6 Ocak 2015 Salı

İNTAHAR

İntihar bir olgu, hayatın bir gerçeğidir. Ve insanın içinde bulunduğu ruh haline bağlı olarak duygu durumu, psikolojik sorunlara bağlı olarak zaman zaman kişide husule gelebilecek bir düşünce, bir yönelimdir.

İnsan bazen hayatın o zorluklarıyla karşılaştığında belki şeytanın vesvesesi, belki kişinin fark edemediği gizli depresif durumun, bir duygu durum bozukluğunun etkisiyle hayatına bakabiliyor eve ölümü düşünebiliyor. 

Tabi bir insanın ölümü düşünmesi, belli ölçüde ölümü arzulaması, bir intihar düşüncesi olarak sağlıksız, tehlikeli ve bir psikolojik problemin varlığına işaret eder bir düşünce olarak görmüyoruz. Çünkü bizim kadim kültürümüzün ölüme ve hayata bakışı, modern psikolojinin, batının ve o popüler kültürün bakışından tamamen farklı. Dolayısıyla zaman zaman hayatın yükünün ağırlaşmasına, imtihanın zorlaşmasına, hayatın içerisinde yaşadığımız olaylara, çeşitli anlamsızlaşmalara bağlı olarak, manevi halimizdeki bazı değişikliklere, iniş ve çıkışlara bağlı olarak ölümü temenni edebilmek, ölümü düşünebilmek hatta belli ölçülere göre ölümü arzulayabilmek olasıdır. Buna belli ölçüde müsaade ediyoruz. 

Bizim intihardan kast ettiğimiz şey kişinin ölümü arzulamasının ötesinde kişinin öz canına son verme düşüncesidir. 

 

Hocam aklı başında olan insan intihar eder mi?

İstatistikler insanın çok da aklı başındayken intihar etmediklerini ortaya koyuyor. 

İntihar sebeplerine baktığımız zaman intihar eden kişilerin %80 inin çeşitli psikolojik rahatsızlıklar yaşadıklarını ya da psikolojilerini etkileyen bazı olumsuzluklara maruz kaldıklarını görüyoruz. 

Dolayısıyla aklı başında olan bir insan intihar etmez. 

 

Bir insan neden intihar eder, neden intiharı düşünür?

Bir üst beynimiz var bir de üst beynimiz var. Alt beynimizi içimizdeki çocuk olarak da adlandırmıştık. İçimizdeki çocuğun hayata, olaylara bakışı ile üst beynimizin (ben dediğimiz zaman kast ettiğimiz o yapının) bakışı arasında farklar var. Bir yetişkinle bir çocuğun olaylara bakışı gibidir. Sürecin içerisindeki bir insan ile sürecin dışından, yukarıdan bakan bir insanın bakışındaki farklılığa benziyor bu bakış. 

Bilinçaltı yaşam olaylarının etkisiyle bazen oldukça fazla yorulabiliyor, yıpranabiliyor. Böyle bir durumda seçici odaklanma dediğimiz bir durum ortaya çıkar. O aşamadan sonra alt beyin (içimizdeki çocuk) düşündüğü tek bir şey vardır o maruz kaldığı sorundan kurtulmak. O sorun artık onun için bir takıntı haline gelmiştir, bir saplantı haline gelmiştir.  Düşündüğü tek şey ise o sorundan kurtulmaktır. Ama nasıl kurtulursa kurtulsun. O önemini kaybeder. Tek kurtulayım da gerisi önemli değil der. İşte bu aşamada eğer kişi sorunu çözme hususunda bir seçenek üretemiyorsa bilinçaltı düzeyde intihar düşünceleri ortaya çıkmaya başlayabilir. 

Şöyle bir örnek de verebiliriz. 

Düşünün!.. Karanlıktasınız.... Hiçbir şey görmüyorsunuz... hiç bir şey… ve yön duygunuzu kaybetmişsiniz. Önünüz, arkanız, sağınız, solunuz, yukarısı, aşağısı v.s yok. Hiçbir ses, hiçbir uyarıcı yok. Bir boşluğun içerisindesiniz. 

Ne yaparsınız? 

Çok tedirgin hissedersiniz. Çünkü ne yapacağınızı bilmiyorsunuz. Hangi yöne doğru ilerleyeceksiniz. Ne kadar yürüyeceksiniz. Sizi orada ne bekliyor. Bir çözüm var mı? Bir çıkış var mı? Yoksa uçuruma mı doğru gidiyorsunuz? Bir şey görecek miyiz? Bir şey duyacak mıyız? Karanlığın içerisinde bizi bekleyen daha büyük tehlikeler mi var? Acaba bulunduğumuz nokta da durmak mı daha önemli? Yoksa bir yöne doğru mu ilerlemeliyiz? 

Hiçbir sorunun cevabı yok….

Böyle bir durumda kaldığınızı düşünün. Bir gün, iki gün, üç gün, bir hafta, on gün, bir ay. Bir müddet sonra bir ışık gözüküyor. Bir ışık, cılız, ne idiğü belirsiz.

Ne yaparsınız?

Işığa doğru ilerlersiniz. 

Ama o ışığın ne olduğunu biliyor musunuz? Orada sizi nelerin beklediğini biliyor musunuz? Oranın size bir çıkış, bir çözüm vaat ettiğini biliyor musunuz?

Bilmiyorsunuz.

Bir bilinmezlik söz konusu. Fakat içinde bulunduğumuz o halden o kadar bunaldık ki, o kadar sıkıldık ki ondan daha kötü bir şey olabileceğini düşünemiyoruz ve o ışığa doğru ilerliyoruz. 

İşte yoğun intihar düşüncesi içinde olan insanların ruh hali bu şekildedir. Bir karanlığın, bir kuyunun içerisindeler. İnsanların söylemleri, eylemleri, onlara yaklaşımları onlara ulaşmıyor. Herhangi bir seçenek oluşturamıyorlar. O karanlığın içerisinde öylesine kalmış vaziyetteler ki. İntihar bir ışık olarak zayıf, cılız da olsa parlıyor onların karşısında ve ona doğru kaçınılmaz bir şekilde ilerliyorlar. 

İşi bu raddeye getirmemek gerekiyor. 

 

İstatistiklere baktığımız zaman dünyada her yıl 1.000.000 a yakın insan canına kıyıyor. İntihara teşebbüs edenlerin sayısı 10.000.000 un üzerinde. Bu teşebbüslerin 10/1 ölümle sonuçlanıyor. İntihara teşebbüs edenlerin çoğunluğu kadınlar. Kadınlar erkeklere oranla 4 kat daha fazla. Fakat bu kültürden kültüre değişiklik arz ediyor. Mesela canına kıyanların sayısı Çin de daha fazla. Ama batıya geldiğimiz zaman kendini öldüren erkeklerin sayısı daha fazla. İntihar teşebbüsü kadınlarda daha fazla, fakat intiharı ölümle sonuçlandırma erkeklerde daha fazla. Özellikle orta yaş ve üstü erkeklere baktığımız zaman o cana kıyma oranının daha yüksek olduğunu görüyoruz. 

Dünya da intihar, ölüm sebepleri arasında 10. Sırada geliyor. Fakat bu ülkeden ülkeye değişiyor. Mesela, Çin cana kıyma oranının en yüksek olduğu ülkelerden bir tanesi.  Çin de intihar, ölüm sebeplerinden 4. Sırada geliyor. 

İslam ülkelerine baktığımız zaman, İslâm ülkelerinde bu oran çok daha küçük. Bu konuda yapılmış istatistiki çalışmalar var. Müslümanlar bütün dünya kültürleri içerisinde intihar vakıalarının en az görüldüğü toplumlar. 

Mesela Kuzey Avrupa ülkelerine gidildiğinde Norveç te intihar 3. Ölüm sebebi olarak görülüyor. 

Ne dedik; Kadınlarda intihar teşebbüsü erkeklere kıyasla 4 kat daha fazla görülüyor. Fakat cana kıyma erkeklerde çok daha yüksek. Dolayısıyla bir erkek intihardan bahsediyor ise onu ciddiye almak gerekiyor. Çünkü onun intihar ederek ölme ihtimali çok daha yüksek. Özellikle de orta yaş ve üzeri erkeklerde. 

Gençlerde de yine intihar teşebbüslerini görüyoruz. Hatta gençlerin intihar teşebbüsleri orta yaş ve üzeri insanlara oranla oran olarak daha fazla fakat o cana kıyma oranı gençlerden daha ziyade orta yaş ve üstü erkeklerde çok daha fazla. 

Bir insan eğer intihardan bahsediyorsa, cana kıymaktan bahsediyorsa bunu dikkate alıyoruz. Eğer kişinin daha önceden intihar teşebbüsü varsa ve yine ölümden, intihardan bahsediyorsa bunu yine ciddiye alıyoruz, dikkate alıyoruz. Bu kişinin intihar teşebbüsünde bulunma ihtimali, geçmişinde intihar teşebbüsü bulunmayan insanlara oranla 4 kat fazla. 

Kadınlarda histerik intihar teşebbüsleri söz konusu olabiliyor. Histerik derken; o duygusal boşluğun etkisiyle ilgi çekmeye,  mesaj vermeye yönelik intihar teşebbüsleri söz konusu olabiliyor. Burada kadınların biraz daha duygusal yapıda olmaları, gerilim tolerans eşiklerinin erkeklere oranla biraz daha düşük olmaları ve birazcık da ilgi çekme sebebiyle daha yüksek olduğunu görüyoruz intihar oranlarının. Fakat her zaman intihara teşebbüs erkeklere oranla ölümle sonuçlanmasa da bir teşebbüs. İntihara teşebbüs gerek teşebbüs eden kişi adına gerekse de çevresindeki insanlar açısından ne yazık ki yıkıcı etkilere neden olabiliyor. O nedenle kadınlarda da intihar söylemleri söz konusu olduğu zaman bunu dikkate almalıyız. 

İntihara teşebbüs eden insanlara baktığımız zaman bunların %50 sinin majör depresyon yaşadıklarını görüyoruz. Depresyonun en bariz belirtilerinden bir tanesi yoğun intihar düşünceleridir. 

Dolayısıyla bize başvuran insanlara eğer depresyondan şüpheleniyorsak (verdiğimiz testlerde de var zaten) intihar ve ölüm düşünceniz var mı diye soruyoruz zaten.  Çoğunlukla ileri derecede veya orta derecede işaretlerler depresif durumda olan insanlar. Dolayısıyla intihar düşüncesi depresyonun düşünsel bir belirtisidir. Nasıl ki kişi soğuk algınlığına maruz kaldığı zaman öksürür, ateşlenir, vücudu kırgın olur, halsizleşir. Bunlar soğuk algınlığının belirtileridir. Aynı şekilde bir kişi depresyon yaşadığında da o kişide intihar düşüncelerinin depresyonun bir belirtisi olarak uç vermesi çoğu zaman beklenen bir durumdur. Bazı durumlarda kişide intihar ve ölüm düşünceleri uç vermeyebilir ama nadir bir durumdur bu. 

Dolayısıyla kendinizi yorgun bitkin hissediyorsanız, boş vermişlik, anlamsızlık, hiçbir şeyden tat-tuz alamama gibi klasik depresif belirtilerin yanı sıra bir de hayatında anlamını yitirmiş olması, ölüm, cana kıyma, kendini öldürme gibi düşünceler de varsa bu kişinin ciddi anlamda depresyon yaşadığına işaret eder. 

Bununla beraber intihar edenlerin yine %20 si vipolar bozukluk yaşayan kişiler. Manik depresif bozukluk da diyoruz biz buna. Bir depresyon çeşidi olarak da değerlendirebileceğimiz bir rahatsızlık ama bildiğimiz depresyondan birazcık daha farklı. Coşku ve çöküntü uçları arasında gidip gelen bir rahatsızlıktır. Depresyondan farklı olarak biraz daha genetik yönelimin belirleyici olduğu, birazcık daha donanımsal problemlerin olduğu bir rahatsızlıktır. Zaten psikotik bir rahatsızlık olarak belirtiliyor şizofreni gibi. Dolayısıyla intihar eden her 10 kişiden 2 sinde de vipolar bozukluk olduğunu görüyoruz. Böyle bir rahatsızlık varsa intihar yönelimini göz ününde bulundurmak gerekiyor. 

Fakat gerek depresyonda olsun gerekse bipolar bozuklukta olsun özellikle psikoterapi aracılığıyla intiharı önleyebilmek mümkündür. Psikoterapi desteği alan kişilerde intihar eğiliminin ciddi anlamda azalmalar gösterdiği istatistiki bir gerçekliktir. 

Bazı anti depresanlar özellikle serotenin manipolü olarak adlandırılmış anti-depresanların özellikle de genç yaşlarda kullanımının intihar düşüncesini güçlendirebileceğine dair vakıa çalışmaları var. Bu yüzden genç insanlar bu ilaçları kullanırken dikkatli olmak durumundalar. Sadece ilaç kullanımıyla yetinmeyip yanısıra  psikoterapi desteği de alabilmek böyle bir şeyin vuku bulmasını engellemesi açısından son derece önemlidir. 

Yine bakıyoruz intihar eden insanlara şizofrenler arasında da belirgin bir farklılıklar var. Geriye kalan o %30 luk kesimler arasında. Yine alkol kullanan insanlarda intihar oranı oldukça yüksek. Bunun yanında uyuşturucu kullanan özellikle de halüsünatif maddeler kullanan insanlarda intihar oranlarının yüksek olduğunu görüyoruz. 

Bunlar daha ziyade psikolojik problemler yaşayan insanlar ve madde kullanımı intihar edenlerin %80 oluşturan kişiler. Geriye kalan %20 lik bölüm ise fiziksel problemler, hastalıklar yaşayan insanlarda yine intihar etme oranı diğer insanlara kıyasla çok daha fazla. İntihar etmiş olan insanların sağlık geçmişlerine bakıldığında akut bir hastalığa maruz kaldıkları, yakın bir zamanda sağlık kuruluşuna başvurdukları, bir tedavinin parçası olduklarına dair anlamlı ilişkiler söz konusudur. Kişinin hasta olması tabi bu fizyolojik hastalık kişinin psikolojini olumsuz yönde etkilediği ve buna bağlı olarak da intihar yönelimi mi ortaya çıktığı konusunda çeşitli görüşler var. Fakat özellikle kanser gibi hastalıklarda ve buna benzer diğer kronik, tekrarlama ihtimali olan, tedavi sürecinin daha uzun sürdüğü bu tür hastalıklarda yine intihar oranlarının yine yükselmiş olduğunu görüyoruz. 

O açıdan ruh sağlığı kişinin intihara olan meylini ortadan kaldırabilmek, bu teşebbüsü engelleyebilmek açısından çok önemlidir. Ve kişi eğer intihardan bahsediyorsa, ölüm düşünceleri söz konusu ise kesinlikle bir psikolojik destek almak o kişiyi böyle bir teşebbüsten vaz geçirme sürecinde atılabilecek en önemli adım. 

Yine istatistiki veriler dindar insanların dindar olmayanlara kıyasla daha az intihara teşebbüs ettiklerini ortaya koyuyor. 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder