Korku adeta kişiliğimizin kılcallarına nüfuz etmiş , tercihlerimizin oluşumunda son derece belirleyici etkiye sahiptir. Kaçınmacı olarak tabir ettiğimiz diğer bir deyişle amigdala (güvenlik) bölgesi duyarlı olan insanlarda korku daha da belirleyici bir duygudur. Bununla beraber yakınlaşmacı olarak tabir ettiğimiz insanlarda da korku duygusu olabilir. Bazı insanlarda hazza ulaşmaktır esas olan. Ama bazı insanlar içinse acıdan uzak kalmaktır. Hazza ulaşmaya yakın olan insanlara yakınlaşmacı kişilik özelliği olarak tanımlanır. Acıdan uzak kalma yönelimi olan insanlar için ise kaçınmacı tabiri kullanılır.
Fakat korku her ikisi içinde belirleyicidir. Çünkü bir insan hazza ulaşmak istiyor. O hazza ulaşamamak o insanda bir gerilim meydana getiriyor. Ve o kişinin gerilim toleransı düşükse ki bazı insanlar gerilimi tolere edemezler. Diğer bir deyişle gerilime dayanamazlar. Herhangi bir şekilde bir acının varlığından kaynaklanan gerilim yada bir hazza ulaşamamaktan kaynaklanan bir gerilim söz konusu olduğunda o insanlar gerilim den bir an önce kurtulmaya çalışırlar. Adeta paniğe kapılırlar.
İşte özellikle gerilim toleransı düşük olan insanların kişiliğinde o gerilimi yaşama korkusu, o gerilimden uzak kalma çabası tercihlerinin oluşumunda son derece belirleyicidir.
Bu gün psikoloji o insanoğlunda bulunan korkuyu yenmeye yönelik teknikler geliştirmiş durumdadır. Bu teknikleri uyguladığımız zaman kişi o korkularından arınıyor ve özgürleşmeye başlıyor.
İnsanoğlu bir dengededir. Terazi gibi. Beynimizde bir bölge bu dengenin korunmasından mesuldür. Bu denge bozulduğu zaman o bölge gerilim tepkisi açığa çıkartır. İşte o gerilim kişiyi korkutur ve korku da o gerilime bağlı olarak tetiklenir. Gerilim toleransı düşük olan insanlar gerilimde olmak istemezler.
Çok ağlayan bebeklerde gerilim toleransı düşüktür. O bebeklerin ileriki yaşamlarında kaygı bozukluğu yaşama, kaçınmacı bir kişilik yapısına bürünme ihtimali oldukça yüksektir. İlla da böyle olacak değildir ama öyle bir yönelim söz konusudur.
Özgürleşmemizi en ziyadesiyle kısıtlayan duygu korku duygusudur. Korku duygusu varlığımız tehlikeye girdiğinde devreye giren bir duygudur. Ve temelinde de adrenalin hormonu vardır. Dolayısıyla korku duygusu açığa çıktığında diğer bir deyişle adrenalin salgılandığında, bedenimiz ve beynimiz o duyguya saygı gösterir. O duyguyu dikkate alır. Çünkü öyle programlanmışlardır, öyle kodlanmışlardır. O duygunun varlığına rağmen işlerini devam ettirmeye çalışmazlar.
Diyelim ki bir binadasınız ve ciyak ciyak alarm çalıyor. Hem de kırmızı alarm eğer iyi bir eğitim almışsanız o eğitimin gereği olarak bir an önce dışarı çıkmaya çalışırsınız. Çünkü kırmızı alarm en yüksek seviyede tehlikenin söz konusu olduğunun işaretidir. Sende onun eğitimini almışsındır. Onun gereği olarak hemen kendinizi dışarı atarsınız.
İşte adrenalin salgılandığında, korku duygusu devreye girdiğinde çok yoğun olmasa bile beynimiz ve bedenimizin işleyişi tabiri caiz ise durma noktasına geliyor. Ve biz o duygunun varlığına rağmen hayatımıza devam edemiyoruz. Dolayısıyla korku duygusu tüm diğer duygular içerisinde özgürlüğümüzü en ziyadesiyle etkileyen, kişiliğimizi en derinden etkileyen, duygudur. Bu duyguyu iyi tanımak ve iyi bilmek ve yönetmek durumundayız.
3 Şubat 2014 Pazartesi
KORKUNUN KİŞİLİĞE ETKİLERİ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder