Gel gör ki içimizde var olan o alt beynimiz, güvenlik bölgemiz buna müsaade etmiyor. Bir şekilde çevrenin beklentileri , bir şekilde moda, çünkü belli dönemlerde belli kişilikler moda oluyor. Bir sanatçı, dizideki bir oyuncu, bir siyasetçi den hareketle belli bir tavır belli bir tarz moda olabiliyor. Ve bizim bilinç altımız bunlardan etkileniyor. Kişide bakıyoruz bir dönem maço tavırlar gözlenirken, aynı kişide diğer bir dönem kırık dökük tavırlar gözlemlenebiliyor. Anlıyoruz ki bu kişi kendi olmayı başaramamış. Bu kişi kendi tavrı ve tarzını oluştururken kendi kişiliğini temel almayı başaramamış bir kişi. O zaman o rüzgardan etkilenebiliyor. Böyle olmayacağız.
Kendi öz benliğimizle uyumlu, tutarlı bir tarz oluşturmak durumundayız. Ama alt beynimiz bunun çevre tarafından kabul görmeyeceği, insanlar tarafından takdir edilmeyeceği , hatta eleştirilebilineceği, dışlanacağı, kabul görmeyeceği endişesiyle çoğu zaman kendimiz olmamıza itiraz eder. Kendimizi yaşamamıza itiraz eder. Mevlanın öngördüğü kişilik üzere yaşamamıza itiraz eder. Buna da çevreyi gerekçe gösterir. Şimdi popüler kültüre baktığımız zaman, ince olmalısın, kibar olmalısın, nazik olmalısın, romantik olmalısın, vs. vs…… tarzı bir model dayatılıyor bize.
Ama bu bize uymuyor. Bu bize iki beden fazla. Yok böyle olmalısın böyle olmaz isen bir mekana gittiğin zaman kınanırsın, garsonlar bile seni küçümser diyor. Kendin olmana müsaade edilmiyor. Sana bir şablon veriliyor ona uyman bekleniyor.
Gaza gelmeyelim……. Biz bu şablonları kabul etmiyoruz. Ben şahsen bu şablonları kabul etmiyorum. Benim bir tarzım var. Ben nereye gidersem gideyim ben bu tarzımı ortaya koyarım. Tabiki o mekanın, o ortamın kurallarına uyarız. Onların bizi dönüştürmesine müsaade etmem.
Kendimiz özgün kişiliğimizle yaşadığımız gibi, çocuğumuzun da kendi özgün kişiliğine uygun bir şekilde yaşamak ve hayata hazırlamak da çok önemlidir. Anne babalar çocuklarını hayata hazırlama, çocuğunu terbiye etme adına bazen farkında olmadan o çevrenin insana dayatmış olduğu kişilik modelini çocuğuna dayatabiliyor. Ve farkında olmadan çocuğunun fıtratını bozabiliyor. Fıtrat bozulduğu zaman, evet dışarıdan bakıldığı zaman göze hoş gelen, kulağa hoş gelen kişilik özelliği gibi gözüküyor ama onu bekleyen yazgıyı yaşaması için, karşılaşabileceği zorlukları aşabilmesi için, karşısına çıkabilecek fırsatları değerlendirebilmesi için, son derece öneme haiz, bir çok özellik farkında olmadan törpülenmiş oluyor. Maalesef popüler kültürün insan üzerinde böyle tahrip edici özelliği var. Buna karşı çok dikkatli olmak durumundayız.
Fıtrat bozulduğu zaman, o orjinalliğimiz bozulduğu zaman ciddi anlamda sıkıntı söz konusu oluyor. Fıtratımızla barışık olacağız. Her ne kadar zaman zaman psikolojik sorunlar yaşasak da fıtratımızdan kaynaklanan, kendi öz benliğimizden kaynaklanan içsel sorunlar olsa da, dış dünya ile uyumsuzluklar olsa da bu kendimize olan inancımızı, güvenimizi, kendimizle olan uyumumuzu bozmaya bizi götürmeyecek. Fıtratımıza olan inancımızı, o güvencemizi kaybetmeyeceğiz. Problem fıtratımızdan gelen, kişilik özelliklerimizde var olan bazı özelliklerin hatalı anne baba tutumları, ailevi faktörler, yaşantılar, travmalar, içinde bulunduğumuz çevresel etkiler, eğitim, bizim hatalı tutumlarımız, bunların etkisiyle aşırıya gitmek, yada geride kalma halidir. Bir insanın yaşamış olduğu psikolojik sorunların temelinde bu vardır.
Yani aslında problemin kaynağı fıtratımızın bozulmasıdır. Çözüm ise o fıtratın bir kenara atılarak yerine bize uymayacak, bambaşka bir kişilik modelinin bize giydirilmeye çalışılması değildir.
Çözüm fabrika ayarlarına geri dönmektir.
Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu
14 Şubat 2014 Cuma
KENDİMİZ OLABİLMEK
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder