Günlük hayatımızın içerisinde karşılaştığımız, varlığını onaylamadığımız, kişiler arası ilişkilerde bize sıkıntı oluşturan hususları değiştirme konusunda neler yapabiliriz?
Alt beyin duyguları oluştururken büyük ölçüde geçmişteki yaşantılardan hareketle o duyguları oluşturuyor. Diğer bir deyişle ben yaşadığımı bilirim diyor ve bu yaşantılardan hareketle beynimizde bir tür klasik koşullanma meydana gelir alt beynimizde. Yani iki şey birbiriyle eşleşir. Bu eşleşmeler bazı zamanlarda istemediğimiz şekilde tezahür eder.
Dış dünyadan gelen bir uyarıcı alt beynimizde istemediğimiz bir etki meydana getirerek, istemediğimiz bir tepki ortaya çıkartabilmektedir. Mesela günlük hayattan bir örnek verelim. Yemek yediniz ve o yemekten sonra mideniz bulandı. Halbuki o yemek daha önce de yediğiniz bir yemek her ne hikmetse bir şeklide mideniz bulandı. Bunun yemekle alakası yok. Başka bir faktör etkili oldu ve mideniz bulandı. Ondan sonra uzunca bir süre o yemeğe karşı bir kaçınma tepkisi oluşur. Çünkü alt beyin o yemekle bulantıyı birbiriyle eşleştirir. Dolayısıyla o yemeği her gördüğünde alt beyin devreye girer ve geçmişteki o yaşantıdan ibaretle düğmeye basar. Bu yemek iyi bir yemek değil çünkü o yemekten sonra midemiz bulanır ve biz kusarız. Bu yemekten uzak dur der alt beynimiz. Bu belli bir süre devam edip sönebilir. İla nihayede devam edebilir hayatınız boyunca o yemeği bir daha yiyemeyebilirsiniz.
İstenmeyen bir durumla karşılaştığımız zaman alt beynimiz düğmeye basar ve adrenalin salgılar. Yani kaç uzaklaş tepkisini veriyor. Çünkü karşı karşıya kaldığın o durum senin için çok da sağlıklı, konforlu bir durum değil. Kaç oradan uzaklaş moduna geçiriyor bizi. Kanımızda adrenalin dolaştığı halde, adrenalinin etkisi altında olduğumuz halde bizim o insanla olan ilişkimizi sağlıklı bir şekilde sürdürebilmemiz pek de olası değildir. Çünkü adrenalinin bizim tüm benliğimizin üzerinde bir etki meydana getirir. Geriliyoruz, kalp atışlarımız hızlanıyor, ağzımız kuruyor, sindirim sistemimizin çalışması yavaşlıyor, ısı ışık ses duyarlılığımız artıyor vb. gibi bir sürü değişim yaşıyoruz. Ve bu haldeyken bunlar ses tonumuza, beden dilimize, vurgularımıza yansıyor. Bu haldeyken karşımızdaki insanla ilişkimizi nasıl hiçbir olmamış gibi devam ettirebiliriz ki? Kaldı ki bu durum onun alt beyni tarafından da algılanıyor ve onda da bir huzursuzlanma söz konusu oluyor. O andan itibaren bizim alt beynimiz buna kendi kedini gerçekleştiren kehanet diyoruz gördün mü bak onda da bir huzursuzlanma söz konusu oldu demek ki ben onun ilgili yargılarımda hiç de hata yapmıyormuşum, haklıymışım demeye getiriyor.
İşte bu durumda, çivi çiviyi söker derler ya; beyin bedenimizdeki o adrenalini devre dışı bırakacak bir şeye ihtiyacımız var bizim. Nedir o? Dopamin. Dopamin sinirsel iletişim sürecinde nöronların uzantısı olarak tanımladığımız saynepslerin deposunda bulunan bir hormondur, bir kimyasaldır. Yani beynimizde dopamin var. Mesela kişi aşık olduğunda beyninde dopamin patlaması yaşanır. Dopaminden dolayı aşkın gözü kördür deriz biz. İyimser baktırır çünkü her şeye. Toztenbe gösterir bize her şeyi. Dopaminin salgılanması böyle bir etki meydana getirir. Eğer biz bir şekilde beynimizdeki dopamini var edebilirsek, açığa çıkartabilirsek parasempatik sinir sistemini devreye sokarız ve teraziyi dengede tutabiliriz. İşte bunun için dopamini sisteme vereceğiz.
Dopamin tabiri caiz ise kanımızda dolaşan adrenalini kanımızdan temizleyecek ve sistemi yeniden normale döndürecek. Buna yönelik dünya üzerinde de yaygın olarak kullanılan bir uygulamadır vardır. Şimdi bunu öğrenelim. Böylelikle çivi çiviyi sökmüş olacak. Eğer biz o kanımıza karışmış etkisi altında olduğumuz o adrenalini sistemden temizlemek için bir şeyi yapmaz isek bunun etkisi 24 saate kadar devam edebiliyor. Gece uykularımız etkilenebiliyor, rüyalarımız etkilenebiliyor, iştahımızı etkilenebiliyor, etkiler ertesi güne kadar devam edebiliyor.
Fakat sisteme bir şekilde dopamin vermeyi başarabilirsek o adrenalinin etkisi ortadan kalkıyor. Birde esas bizim için önemli olan şu; beynimizde yanlış öğrenmeden bahsetmiştik, esas bizim meselemiz o yanlış öğrenmeyi ortadan kaldırmaktır. O öğrenmeyi ortadan kaldırabilirsek bir daha benzer durumla karşılaştığında alt beynimiz devreye girmeyecek sematik sinir sistemimizi devreye sokmayacak adrenalin salgılanmayacak. O zaman o yanlış öğrenmeden, yanlış eşleşmeden beynimizi kurtarmış olacağız. Bunu da hoşlanmadığımız şey söz konusu olduğunda dopamin vererek yapacağız. Hoşlanmadığımız her durumunda dopamin vereceğiz sisteme. Hoşlanmadığımız durum=dopamin. Bir müddet sonra alt beynimiz o durumu olumsuz bir durum olarak tanımlamaktan, olumlu bir durum olarak tanımlamaya geçecek yada nötr davranacak. Böylelikle o yanlış öğrenmeyi ortadan kaldırmış olacağız.
Dopamini nasıl salgılatacağız. Bedenimizde bazı noktalar var. Bu noktalar bedenimizde var olan o elektrik akışının, o enerji akışının yol açtığı gerilimin düşük olduğu noktalar. Bu noktalar akupunktur noktaları olarak da adlandırılır. Bu noktaları uyarmak beynimizin dopamin salgılamasını temin ediyor. Bu konuda yapılmış güçlü araştırmalar vardır. Esasında beynimizde yüzlerce nokta vardır. Fakat biz size erişiminin kolay olduğu 4-5 noktayı anlatacağız.
Kaşımızın alına bitiştiği noktalar. Sağ kaşımızın alına bitiştiği noktaya parmağınızı bastırın. Buraya 5 defa tık tık diye vurun. Bu nokta o noktalardan biri. Hemen beynimiz dopamin salgılamaya başlar.
Kaşımızın diğer bitiş noktası olan şakak noktasına 5 kere vurun
Gözümüzün tam altına 5 kere vurun
Hep kemiğe vuruyoruz.
Burunun altına yani dudağın üzerinde çizgi vardır oraya vuruyoruz.
Çenenin tam ortasına yine çizgi olan yere 5 vuruş yapıyoruz.
Göğsümüzde tam boyunun bittiği yerde karşılıklı iki tane kemik vardır. Köprücük kemiği denir ona. Ona 5 kere vuruyoruz.
En son da başımızın üzerine vuruyoruz.
Bu vuruşları önce sağ tarafımıza sonra da sol tarafımıza sırasıyla yapıyoruz.
Bu vuruşlar beynimizin dopamin salgılamasını sağlayacaktır. Dopamin alt beynimiz tarafından sisteme verilmiş olan adrenalini tabiri caiz ise nötrleştiriyor, etkisizleştiriyor. O bozulmuş olan dengeyi yeniden sağlamış oluyoruz.
Bu uygulama çok güçlü çok önemli bir uygulamadır. Bunun adı DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME TEKNİĞİ dir.
Diğer bir deyişle alt beynimizin açığa çıkardığı bir duygu var ve bu duygu bizim onaylamadığımız, o an için uygun bulmadığımız bir duygu. Vücudumuzda bulunan 7 noktaya 5 er vuruş yapmak suretiyle beynimize dopamin salgılatıyoruz. Beynimizden dopamin salgılandığı andan itibaren beynimizde parasempatik sinir sistemi kontrol eden o makinizma diyor ki - sistemde dopamin var. Dopamin bir tür mutluluk hormonu demek ki ortada problem yok diyor. Ve hemen vücudumuzdaki salgılanmış olan adrenalin sistemden temizlenmeye başlıyor.
Bu yöntemi keyfinizi kaçıran bir durum olduğunda kullanabilirsiniz. Diyelim ki ergenlik teki oğlunuz veya kızınız size dik dik konuşuyor. Tepenizin tası attı. Hemen belirlemiş olduğumuz noktalara vurmaya başlıyorsunuz. Bu vuruşlar 5 veya 7 olabilir. Bu esnada bir şeyler söylemenize veya düşünmenize gerek yok, çünkü o esnada zaten bir şey hissediyorsunuz.
Bunu sağ tarafınıza yaptınız aradan birkaç dakika geçtikten sonra aynısını sol taraftan yapacaksınız.
DUYGUSAL ÖZGÜRLEŞME TEKNİĞİNİ yaptığınız zaman göreceksiniz geriliminiz azalacak. Devam ettirdiğiniz zaman bir müddet sonra beyninizde ki o yanlış öğrenmeler, o yanlış eşleşmeler yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlayacak. Ve o durumun eskisi kadar sizi rahatsız etmediğini göreceksiniz.
7 Şubat 2014 Cuma
BEYNİMİZİ NASIL KODLARIZ: EFT
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder