21 Şubat 2014 Cuma

KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZİ NASIL KALDIRIRIZ?

Kişiliğimizi çevreleyen sınırlarımız vardır. Bu sınırlarımızın olması son derece doğaldır ve istenen de bir şeydir. Ancak bu sınırlarımız kırmızı çizgilerimiz ile bezeli ise kalın geçirgen olmayan, güvenlikli duvarlarla çevrili ise işte bu bizi kişiler arası ilişkilerde insanlardan gelebilecek olumsuz etkilere karşı kırılganlaştırır. Duyarlı hassas hale getirir.
Bazen bu kırmızı çizgilerimiz hayatla olan ilişkimizde de söz konusu olabiliyor. Hatta bunun da ötesinde kendimizle olan ilişkimizde de söz konusu olabiliyor. Hayatla olan ilişkimizde, ben bunu haketmiyordum, bu benim başıma mı gelmeliydi?, bunu dünyada yaşayacak en son kişi ben olmalıydım tarzı yargılarımız ki bunların hepsi birer önyargıdır çünkü kimse bize böyle bir vaadde bulunmamıştır böyle düşünmemize neden olacak. Bunlar bizi hayatın etkilerine karşı kırılgan hale getirir. Kişi geçmişte yaşadığı olaylardan hareketle, tavırlarından, tutumlarından hareketle, çevreyle ilgili gözlemlerinden hareketle bazen bu tür yargılara varabiliyor. Ve bunu bir kırmızı çizgi haline getirebiliyor. Kardeşim ben bugüne kadar hiç kimsenin hakkını gasp etmedim. Benim üzerimde zerre miktarı kul hakkı yoktur. Ozaman kimsede benim hakkımı yiyemez. Yememeli. Böyle bir şey benim başıma gelmemeli. Diyorsa kişi orada hayata karşı bir kırmızı çizgi oluşturuyor.
Kırmızı çizgiler olabilir. Hiç kimse hakkının yenmesini istemez. Ve bunun olmaması için gerekli tedbirleri almamıza müsaade edilmiştir. Hatta bu tavsiye de ediliyor. Fakat bunu kırmızı çizgi haline getirmek bizi hayatın olası etkilerine karşı kırılganlaştırır. Çünkü kaderin bize ne getireceğini hiç kimse bilemez. Onun için “büyük lokma ye, büyük konuşma “ demişler.
Aynı şekilde kendimizle ilgili kırmızı çizgilerimiz vardır. Kesinlikle bunu yapmamalıyım, ben bunu yapmam, ben kimsenin hakkını yemem, ben kul hakkı yemem, diyor kişi. Fakat büyük konuşmayalım. Ola ki bir gaflete düşeriz, bir yanılgıya düşeriz, birisinin hakkı üzerimize geçebilir.
Bizler mükemmel değiliz ki. Duygularımızın, davranışlarımızın ve psikolojimizin işleyişine etki eden o kadar çok faktör vardır ki. Kan şekerimizden tutun, havadaki iyon seviyesine kadar, farkında olduğumuz, olmadığımız, bir çok faktör kişiliğimizin işleyişinde etkilidir. Bu kadar dahili ve harici faktörün etkisi altında iken hayatta dümdüz bir çizgi üzerinde olabilmek elbette pek de olası değildir.
Zaman zaman direksiyon hakimiyetini kaybedebilmemiz, zaman zaman yoldan çıkabilmemiz, savrulmamız, olasıdır. Bunlara müsaade vardır. Bunların olmaması için gerekli tedbirler alınır, bizden almamız istenir. Herhangi bir nedenle olmuş ise bunları telafiye yönelik prosedürler de bellidir. Bununla birlikte bizlerde, hayatta ve insanlarda biliriz ki bu tür şeyler mümkündür.
O zaman niçin kendimize bir kalıp dayatıyoruz? Niçin kendi kişiliğimizi böylesine kalın kırmızı çizgiler içerisine hapsediyoruz?
Oldu ya istemeden bir kişinin hakkına giriyor, hani kedisi kimsenin hakkına girmezdi ya. Öyle olduğunda büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor ve bunu telafi etmek için gerekli olan enerjiyi kendinde bulamıyor. Kendini yel ile yeksan ediyor. Bizler beşeriz hata yapabiliriz. Kendimizden hata yapma hakkınımızı almamalıyız. Bu hak mevla tarafından, insanlar tarafından bizlere verilmişken bizler bu hakkı kendimizden almamalıyız.
Aynı şekilde bu kişiler arası ilişkilerde de geçerlidir. Karşımızdaki insanların hata yapma hakları vardır. Nasıl ki bizlere hata yapma hakkı verilmiş ise onlara da hata yapma hakkı verilmiştir. Fakat bu hataların yapılmaması için gerekli ikazlar öncesinde yapılmıştır. Herhangi bir hata söz konusu ise takip edebileceğimiz herhangi bir telafi prosedürleri açık ve net bir şekilde ortaya konulmuştur. Bunlara rağmen bile hata söz konusu olabilir.
Ben buna müsaade etmem deyip kişiliğimizi kırmızı çizgilerle bezersek, kendimizi o kırmızı çizgilerin içine haps etmiş oluyoruz. Hata yapma hakkımız kendimizden alıyoruz. Aynı şekilde çevremizdeki insanları da o kırmızı çizgilerin içerisine haps etmiş oluyoruz. Onların elinden de hata yapma haklarını alıyoruz.
Fakat ne bizim gerçeğimiz, nede çevremizdeki insanların gerçeği bunu dikkate almıyor. Biz ne kadar çırpınırsak çırpınalım o istemediğimiz şeyler vuku bulabiliyor. Hatta hani bir söz vardır ya “eşeğin istemediği ot burnunun dibinde biter” diye. Hangi konuda duyarlı isek, hangi konuda iddialı isek genellikle istemediğimiz durumlar o konuyla ilgili gerçekleşiyor.
Benzer şekilde hayatla ilgili de kırmızı çizgiler çekiyoruz. Bu benim başıma gelmemeli, ben bunu yapamamalıyım, ben bunu haketmiyorum v.b. Onlar olduğu zamanda müthiş bir kırılma, müthiş bir öfke, müthiş bir tepki hali ortaya çıkıyor.
Bakıyoruz kişiye bu olay hoş bir olay değil. Evet ama seninde bu olaydan bu kadar etkilenmemen gerekiyordu.
Öncelikli olarak kırmızı çizgilerimizi farkediyoruz. Normal şartlarda bir olay karşısında çok fazla öfkelenmiyor ken, çok fazla üzülmüyorken, çok fazla kırılmıyorken aşırı derecede kırgınlık, üzüntü vey öfke duygularını daha yoğun olarak yaşadığımız durumların arka planında muhakkak suretle kırmızı çizgiler vardır. Bunları bir tespit edelim. Elimize bir kağıt kalem alalım ve bizleri en ziyadesiyle öfkelendiren, en ziyadesiyle kıran, en ziyadesiyle üzen durumları şöyle bir tespit edelim. Onların bizleri bu denli etkilemesinde rol oynayan kırmızı çizgilerimizi fark edeceğiz.

Çözümümüz, tespit ettiğimiz bu kırmızı çizgilerimizi her nelerse bunlarla ilgili olarak muhatabımıza müsaade edeceğiz. Hayata müsaade edeceğiz. Kendimize müsaade edeceğiz.
Evet şu ifadeyi söyleyeceğiz. “Hayata müsaade ediyorum. Hoşlanmadığım, haz etmediğim, başıma gelmemeliydi dediğim olayların hususunda hayata diğer bir deyişle kadere müsaade ediyorum. Yönetmek kaydıyla ve şimdilik. Olmasını istemiyorum. Olmaması içinde elimden gelen bütün gayreti sarf ediyorum. Bütün tedbirleri alıyorum. Buna rağmen, aldığım tedbirlere rağmen böyle bir olay vuku bulursa bu olayın vuku bulmasına müsaade ediyorum. Yönetmek kaydıyla ve şimdilik.
Muhatabıma, eşime, çocuklarıma, eşime, dostuma müsaade ediyorum. Yönetmek kaydıyla. Müsaade ediyoruz. Şimdilik tabiiki.”

Kırmızı çizgilerimizin kaldırılması, bizi, insanların, hayatın ve yine bizden kaynaklanabilecek hataların etkilerine karşı kırılgan hale getiren kırmızı çizgilerin kaldırılması için EFT yöntemini kullanmak da faydalı olacaktır.
Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder