Ahlak doğuştan mı gelir, yoksa sonra dan mı öğrenilir sorusu eski dönemlerde filozofların, modern çağda da bilim adamlarının özellikle de psikologların cevaplamaya çalıştığı bir sorudur.
Bu konuyla ilgili Kant “insanoğlunun boş birkağıt gibi olduğunun, o nun hayatın içerisinde aldığı eğitime bağlı olarak şekillendiğinin, zihninin kalbinin dolduğunu iddia etmiştir.”
Bununla beraber modern psikolojide özellikle de gelişimsel psikolojinin kurucularından sayılan Sciner çocuğa her şeyin öğretilmesi gerektiğini doğuştan herhangi ber şey getirmediğini ifade etmiştir.
Daha sonraki dönemlerde genetik alanında yapılan çalışmalara bağlı olarak çocukların esasında doğuştan genetik faktörlerce belirlenen bir ahlaki eğilimin var olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır. Ki bu konuda 2007 yılında Yeel Üniversitesinde bir grup akademisyen tarafından gerçekleştirilen çok ilginç bir araştırmalar var.
3 ve 5 aylık bebekler alıyorlar. Bu bebeklere çeşitli kukla şovları gösteriliyor. Tabi bu şovlar yapılandırılmış. Birincisinde bir kutuyu açmaya çalışan bir kukla var. Yeşil elbiseli kukla ona yardımcı olmaya çalışıyor. Kırmızı elbiseli kukla da kapağı kapatmaya çalışıyor. Çocukta bunu izliyor. Hem 3 aylık bebeklere hem de 5 aylık çocuklara bunları izlettiriyorlar. Sonrasında kırmızı elbiseli ve yeşil elbiseli kuklayı çocukların önüne koyuyorlar. Çocukların %81 i yeşil elbiseli kuklayı alma eğilimi gösteriyor. Yani iyi olan kuklayı tercih ediyor. 5 aylık çocuklar. 3 aylıklar henüz daha uzanmayı bimedikleri için, 4/3 ü yeşil olan kuklaya daha uzun süre bakıyor. Yeşil elbiseli kuklaya 33 saniye bakıyor. Kırmızı elbiseli kuklaya sadece 5 saniye bakıyor. Bu araştırma iyilik kavramının çocuklarda doğuştan var olduğunu ortaya koyuyor. Ve bu son derece tutarlı, bilimsel gerçekliği olan bilimsel dergilerde yayınlanmış, yapıldığı dönemlerde de ses getiren bir araştırma.
Buradan neyi anlıyoruz; çocuklar iyilik duygusu içlerinde var olduğu halde dünyaya geliyor. Henüz daha 3 aylık, henüz daha 5 aylık çocuğun almış olduğu eğitimle ki daha doğru düzgün bir eğitim aldığından bahsedilemez böyle bir tercihte bulunması mümkün değil.
Velev ki eğitim söz konusu olsa bile her anne babanın bunu başarılı bir şekilde becermiş olması da beklenemez. Çocukların % 81 i iyi olan kuklayı tercih etti demiştik. Çocuk iyi ile kötüyü ayrıt edebildi. Henüz daha 3 aylık bir çocuk. Çok ilginç bir sonuç. Henüz 3 aylık bir çocuk iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edebiliyor. Güzel ile çirkini birbirinden ayırt edebiliyor.
Daha da ilginci o kırmızı elbiseli kukla top oynuyor. Yeşil elbiseli kukla gelip onun topunu alıyor ve kaçıyor. Ve bu iki kuklayı yine çocukların önüne koyuyorlar. Bu sefer çocuklar topu kaçırılan kırmızı elbiseli kuklayı değil. Topu kaçıran kuklayı tercih ediyor.
Neden?
Adalet duygusu. Onu cezalandırıyorlar. Çünkü o kötü. Bir önceki aşamada o kötülük yaptı. Ve şu an cezalandırılıyor. Ve çocukların 4/3 ü normal şartlar altında kırmızı kuklanın yanında yer almaları gerekirken onun elinden topu lıp kaçan yeşil kuklayı tercih ediyorlar. Çünkü o bu hareketiyle kırmızı kuklayı cezalandırdı...
halbuki benzer bir deneyde topu alıp kaçan yeşil kukla top oynarken diyelim ki sarı renkli kukla topu alıp kaçarken çocuklar topu alıp kaçırılan kuklayı tercih ediyorlar. Topu alıp kaçan kuklayı değil. Yani mağdur durumda olan, mazlum durumda olan kuklayı tercih ediyorlar.
Fakat burada burada kırmızı kuklanın bir önceki seferden tabiri caizse vukuatı var, sabıkası var dolayısıyla topu alıp kaçıran kuklayı tercih ediyorlar. Böylece öbür kuklayı cezalandırmış oluyor.
Bu ve benzer uygulamalardan hareketle bu araştırmayı yürüten akademisyenler adalet duygusunun yine doğuştan geldiği hükmüne varıyorlar. Evet adalet duygusu da doğuştan geliyor.
Dolayısıyla Hadisi Şerif var ya “Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar”. Hadisi Şerifin hikmetleri burada çok daha net görülmüş oluyor.
Kelami prensipler ile kevni prensipler, diğer bir deyişle Ulumu Diniyye, Kuran ve Sünnetin bize vaaz ettiği o ahlaki ve dini prensipler ile bilimin bize tarif ettiği hayatın gerçeklerine dair o kevni prensipler daima birbiriyle uyumludur. Çünkü her ikiside aynı hakikati tanımlamakta ve aynı kaynaktan gelmektedir. Her ikisinin de kaynağı Mevla dır. Mevla ne buyuruyor “İnsana bilmediğini biz öğrettik” .
O zaman bizler anne ve baba olarak çocuğu boş bir kağıt olarak görüp ona sonradan çok fazla müdahale ederek, çok fazla uğraşarak tabiri caizse onun fabrika ayarlarını bozarak onu terbiye etmeye çalışmak yerine onun fıtratında var olan, onun genetiğine kodlanmış olan o iyilik duygusunu, o adalet duygusunu ve bu konuda yapılmış olan araştırmalar paylaşım vs alanlarda da çocukların hep, iyilik ve güzellik duygusunun tercih etme eğilimi içerisinde olduğunu ortaya koyuyor.
Bu duyguları beslememiz, büyütmemiz, parlatmamız gerekiyor.
Peki acaba çocukların doğuştan getirdikleri karanlık bir duyguları da var mı?
Çocuklar doğuştan pırıl pırıl, tertemiz, hep iyiliğe meyyal bir şekilde mi dünyaya geliyorlar?
Çünkü insanın içinde bir de nefis dediğimiz bir olgu var. Ve bu yapı insan dünyaya geldiği andan itibaren etkin, aktif. Acaba bu nefsin varlığına işaret eden araştırmalar da var mıdır diye soru aklımıza gelirse evet bunun ilgili de araştırmalar var.
çocukların iyiyi güzeli tercih etme gibi özellikleri olduğu gibi eğer terbiye edilmezse hatalı terbiye edilmezse karanlık bir yönü var.
Bu konuda da yine ilginç bir deney var.
Yine aynı bebek grubuyla çalışılıyor 3 aylık ve 5 aylık. Bebeklere iki tane kap uzatılıyor. Kapların bir tanesinde kraker var. Diğerinde ise gevrek var. Çocuklardan seçim yapmaları isteniyor. Çocukların büyük çoğunluğu krakeri tercih ediyorlar. Ve bu krakeri tercih eden çocuklara bu kukla şovu izletiliyor. Şovda kraker tercih eden bir kukla var. Bu kukla mavi elbiseli. Mavi kukla da aynı şekilde krakeri tercih etmiş. Yine beyaz elbiseli bir kukla var kutuyu açmaya çalışıyor. Fakat bu sefer krakeri tercih etmiş olan mavi elbiseli kukla kutuyu kapatmaya çalışıyor. Yeşil elbiseli kukla ise beyaz elbiseli kuklaya kutuyu açması konusun yardımcı oluyor. Fakat mavi elbiseli kukla kutuyu kapatmaya çalışıyor. Ve daha sonra mavi elbiseli ve yeşil elbiseli kuklalar çocukların önüne koyuluyor.
Daha önceki araştırmada çocukların yüzde sekseni yeşil elbiseli kuklayı tercih etmişti. Fakat bu sefer tercih değişti kuklalardan bir tanesinin tercihi çocukların tercihiyle uyuşuyor.
Bu sefer çocuklar kendileri gibi krakeri tercih eden kuklayı yani mavi kuklayı tercih ediyor. Yani kötü kuklayı tercih ediyor.
Neden?
Çünkü benzer tercihlerde bulundu. Çocuk krakeri tercih etti ya. O da krakeri tercih etti. Çocuğun kafasında orada bir eşleşme söz konusu oldu. Ve çocuk taraflı davrandı. Onun yanında yer aldı. İyiliğin yanında değil kendisiyle benzer davranışlar sergileyen kişinin yanında yer aldı.
İşte bu da çocukların o eğitilmesi gereken yönlerine işaret ediyor.
Ki bununla ilgili yine ilginç bir uygulama daha var. Bu yargıyı tamamlayan bir uygulama. Ve yine bu alanda yapılmış birçok araştırma ve deneyde çocuklarda eğitilmesi gereken bir tarafın var olduğunu ve bunun da doğuştan geldiğini ortaya koyuyor.
Bu araştırma esasında takım tutma, ırkçılık, kavmiyetçilik, tarafgirlik gibi son derece güçlü, toplumlara yön veren, milyonları aynı potada bir araya getiren ne kadar güçlü olgular olduğunu, bunların doğuştan geldiğini ve iyi eğitilmediği takdirde kişinin hayatının daha sonraki evrelerinde doğruyu değilde yanlışı, güzeli değilde çirkini, iyiyi değilde kötüyü seçmesinde rol oynayacağını görüyoruz.
Yine bu araştırma da kullanılan bebekler bir önceki araştırmada kullanılan bebeklerle aynı bebekler. Önce iyiyi tercih ediyor fakat araya tabiri caizse menfaatler girdiğinde bir anda tercih değişebiliyor.
Demekki insanda terbiye edilmesi gereken, eğitilmesi geken böyle bir yönde var.
Bu araştırmalar ışığı altında çocuklarımızla olan ilişkimizi, çocuklarımıza olan yaklaşımımızı gözden geçirelim.
Bu araştırma üzerinde birazcık düşünelim. Tefekkür edelim. Bizler çocukların izlemiş olduğu o kuklalar gibiyiz. Kaldı ki çocukların daha önce hiç görmedikleri o kuklalar ile nasıl da güçlü bağlar oluşturduklarını burada gördük. Ki burada çocuk yani anne ve babayı modelliyor. Çünkü anne ve babanın tercihleri büyük ölçüde çocuğun tercihleriyle paralel yönde. Kendisiyle aynı krakeri tercih ettiği için kuklanın yanında duran o çocuk elbetteki kendisine bakan, kendisini büyüten o anne ve babanın tarafını seçme eğilimi içerisinde.
Evet çocukta bir doğruluk, bir iyilik eğilimi var. fakat anne ve babanın tercihleri yanlışsa, kötüyse, çirkinse o zaman çocuk içindeki o iyiliği tercih etme eğilimi içerisinde. İyiyi, doğruğu seçme eğilimine rağmen tercihlerini aynen araştırmadakine benzer şekilde anne ve babasının tercihleri doğrultusunda değiştiriyor. İşte bu da Hadisi Şerifin sonrasında bahsedilen “anne ve babası o nu Yahudileştirir, Hristiyanlaştırır ya da Mecusileştirir”. İfadesini teyid ediyor.
Bu araştırma insanda var olan bu karanlık, hatalı yönelimin anne baba ve çevresel faktörler etkisiyle nasıl da iyiliğe baskın geleceğini çok açık ve net ortaya koyuyor.
Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu
25 Mayıs 2014 Pazar
İYİLİK DUYGUSU DOĞUŞTAN MI GELİR?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Peki diger dinlerin bu konu hakkindaki gorusleri nelerdir?
YanıtlaSil