İnsanoğlunun psikolojik ve fizyolojik
özelliklerinin büyük ölçüde genetik faktörlere dayanıyor
olması o insanın bu doğuştan gelen özelliklerinin hayatın
içerisinde, hayata uyum sağlayabilme, hayatın içerisinde var
olabilme, engelleri aşabilme, karşısına çıkan fırsatları
değerlendirebilme sürecinde onların muhafazasının son derece
önemli olduğu göstermektedir.
Bir insanın sorunlarla baş etme,
sorunlara çözümler bulma ve bu çözümleri hayata geçirme
sürecinde özellikle 3 tür zeka son derece önemli rol
oynamaktadır. Bunlardan bir tanesi IQ (Bilişsel Zeka ), ikincisi EQ
( Duygusal Zeka ) üçüncüsü de SQ ( Ruhsal Zeka ).Bunlar da genetik faktörlerce belirlenir.
Madem bu kadar önemli o zaman anne ve
babaların en önemli görevi çocuklarının fıtratını yani
özgünlüğünü korumaktır. Eğer o fıtrat, özgünlük,
orjinallik bozulursa çocuk hayatın daha sonraki evrelerinde hayatla
baş edebilme, engelleri aşabilme, fırsatları değerlendirebilme,
sorunlara çözümler bulup hayata geçirme evrelerinde kendisine
bahşedilmiş olan ihtiyaç duyacağı o IQ, İQ, SQ sunda ciddi
anlamda bir bozulma söz konusu oluyor.
Çocuğun hayatla baş edebilmek için
ihtiyaç duyduğu tabiri caiz ise o silahları elinden alıyoruz.
Onları tutuk hale getirmiş, dumura uğratmış oluyoruz. O açıdan
anne ve babaların en önemli görevi çocuklarının fıtratını
muhafaza etmektir.
Gerek seküler (dini temele dayanmayan)
gerek dine dayanan hukuk sistemleri özellikle beş şeyi korumayı
esas almıştır. Nedir bu beş şey?
-Aklı korumayı esas almıştır.
Onun için insanın aklına zarar verebilecek uyuşturcu, alkol vb.
şeyler hiçbir hukuk sisteminde serbest bırakılmamıştır.
-Malın korunması. Çünkü
insanın hayatını idame ettirebilmesi için bir miktar mala
ihtiyaç vardır. Mal canın yongasıdır demişler.
-Canın korunması . Yani o insanın
fiziksel bütünlüğünün korunması önemlidir buna yönelik
kanunlar konulmuştur.
-Nesli korumak. Onun için nüfus
müdürlükleri ihdas edilmiş, kişinin soy bağı orada en ince
ayrıntısına kadar işlenmiştir.
-Dini korumak. Vicdan ve din
özgürlüğü bütün kanunlarda dini temele dayansın veya
dayanmasın hepsinde koruma altına alınmıştır.Baktığımızda
bunlar aslında bir şeyi koruyor , o da FITRAT dır.
Akıl bozuldu
mu fıtrat bozuluyor. Kişi vicdan ve din özgünlüğüne sahip
olamadı mı fıtrat bozuluyor. Fıtratı en ziyade koruyan şey
dindir. Mal gittiğinde fıtrat bozuluyor. Kişi yeterli
beslenemediği zaman, barınamadığı zaman, fizyolojik dengesini
oluşturabilecek ortamı bulamadığı zaman da fıtrat bozuluyor.
Aynı şekilde nesil de çok önemli.
Kişinin kendi anne-babasıyla
birlikte bulunması, hayata onların yanında hazırlanması da son
derece önemlidir.Fıtratı koruyan
esas korunaklı yapı ailedir. Aile bozulduğu zaman fıtrat da
yıkıma uğramaya başlıyor. Üst beyinde IQ, İQ. SQ da ciddi
anlamda sorunlar olmaya başlıyor.Bu konuda yapılmış
ciddi araştırmalar var. Mesela anne sevgisi yeterince alamamış,
babasıyla yeterince temas kuramamış, huzurlu bir aile ortamında
büyüyememiş çocukların bu üç zeka türünde ciddi anlamda
sıkıntılar olduğunu gösteren çok ciddi araştırmalar var.Bilişsel zekaları
bir kere olumsuz etkileniyor. Dikkat dağınıklığı,
hiperaktivite, odaklanma gibi problemleri olabiliyor. Duygusal
zekaları ciddi anlamda zarar görmeye başlıyor. Diyelim ki
duygusal zekanın bir alt versiyonu olan sanatsal zekası varsa bu
dumura uğruyor. Sosyal zekası varsa bu dumura uğruyor çocuk
sosyalleşemiyor. Yine aynı şekilde ruhsal zeka, bizim
kültürümüzdeki karşılığıyla vicdan. Vicdani melekeleri zarar
görüyor. Neden? Çünkü güvenlik problemi yaşayan bireylerin
ruhsal zekaları gelişemiyor. Kişi karnını doyuramamış, kişi
kendisini güvende hissedememiş, kişinin fizyolojik ve biyolojik
ihtiyaçları karşılanamamışken o insanın dini düşünebilmesi,
akli ve vicdani melekelerin gelişmesi son derece zordur.
Sağlıklı bir
aile yapısı fıtratı koruma açısından son derece önemlidir.
Sağlıklı bir aile yapısına sahip olmadığımız zaman ne gibi
problemler ortaya çıkar. Kısaca ona değinelim.Mesela bugün aile
yapısının ziyadesiyle bozulduğu, yıkıma uğradığı, zafiyet
gösterdiği yer batı. Bugün bu aile yapısının bozulmasıyla
evlenme oranları çok ciddi oranlarda azaldı. Evlenme yaşı
erkeklerden 34-35 kadınlarda, 31-32 ler de geziniyor. Buna bağlı
olarak doğurganlık oranı ciddi miktarlarda düşmüş vaziyette.
Evlenen çiftelerin büyük bir çoğunluğu çocuk yapmıyor,
yapanlar 1 çocukla yetiniyor. Nüfusun artış hızı 2 lerde.
İrlanda, italya gibi ülkelerde 1 in altına düşmüş vaziyette.
Nüfus hızlı bir şekilde yaşlanıyor.
Bir de Babasız çocuklar
problemi var. Çok önemli bir problem. İngiltere de bugün
çocukların %56 sı kendi öz babaları tarafından
yetiştirilmiyor. Babasız çocuklar problemi özellikle erkek
çocuklarda eşcinselliğin çok ciddi bir şekilde artması sonucunu
beraberinde getirmiş vaziyette. Yine İngiltere de her 100 erkekten
8 inde eşcinsellik probleminin olduğundan bahis ediliyor. İşte bu
babasız yetişme, çocuğun kendi babasıyla etkileşim içerisinde
bulunamamasından ileri geliyor.Yine İngiltere de
evli her 10 erkekten 8 i, her 10 kadından ise 4 ünün eşini
aldattığını söylüyor . işte bu da neslin bozulmasına sebep
olan en önemli faktörlerden birisidir. Diğer bir deyişle
aile yapısı bozuldu. Aile yapısı bozulunca da fıtrat bozuldu.Bugün batı
dünyada intiharın en yüksek olduğu, uyuşturucu ve alkol
kullanımının en yüksek olduğu ülkeler kategorisinde. Ne oldu
fıtrat bozuldu.Ve bakıyoruz dini
duygular son derece zayıflamış vaziyette. Kendisini ateist olarak
tanımlayan insanların, toplam nüfusa oranı %80 lere hatta bazı
ülkelerde özellikle baltık ülkelerinde Estonya, Letonya vb. gibi
% 90 lara ulaşmış vaziyette.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder