16 Ocak 2014 Perşembe

GENETİK POTANSİYELİMİZ: FITRAT


İnsanoğlunun psikolojik ve fizyolojik özelliklerinin büyük ölçüde genetik faktörlere dayanıyor olması o insanın bu doğuştan gelen özelliklerinin hayatın içerisinde, hayata uyum sağlayabilme, hayatın içerisinde var olabilme, engelleri aşabilme, karşısına çıkan fırsatları değerlendirebilme sürecinde onların muhafazasının son derece önemli olduğu göstermektedir.
Bir insanın sorunlarla baş etme, sorunlara çözümler bulma ve bu çözümleri hayata geçirme sürecinde özellikle 3 tür zeka son derece önemli rol oynamaktadır. Bunlardan bir tanesi IQ (Bilişsel Zeka ), ikincisi EQ ( Duygusal Zeka ) üçüncüsü de SQ ( Ruhsal Zeka ).Bunlar da genetik faktörlerce belirlenir. 
Madem bu kadar önemli o zaman anne ve babaların en önemli görevi çocuklarının fıtratını yani özgünlüğünü korumaktır. Eğer o fıtrat, özgünlük, orjinallik bozulursa çocuk hayatın daha sonraki evrelerinde hayatla baş edebilme, engelleri aşabilme, fırsatları değerlendirebilme, sorunlara çözümler bulup hayata geçirme evrelerinde kendisine bahşedilmiş olan ihtiyaç duyacağı o IQ, İQ, SQ sunda ciddi anlamda bir bozulma söz konusu oluyor.
Çocuğun hayatla baş edebilmek için ihtiyaç duyduğu tabiri caiz ise o silahları elinden alıyoruz. Onları tutuk hale getirmiş, dumura uğratmış oluyoruz. O açıdan anne ve babaların en önemli görevi çocuklarının fıtratını muhafaza etmektir.
Gerek seküler (dini temele dayanmayan) gerek dine dayanan hukuk sistemleri özellikle beş şeyi korumayı esas almıştır. Nedir bu beş şey?

-Aklı korumayı esas almıştır. Onun için insanın aklına zarar verebilecek uyuşturcu, alkol vb. şeyler hiçbir hukuk sisteminde serbest bırakılmamıştır.

-Malın korunması. Çünkü insanın hayatını idame ettirebilmesi için bir miktar mala ihtiyaç vardır. Mal canın yongasıdır demişler.

-Canın korunması . Yani o insanın fiziksel bütünlüğünün korunması önemlidir buna yönelik kanunlar konulmuştur.

-Nesli korumak. Onun için nüfus müdürlükleri ihdas edilmiş, kişinin soy bağı orada en ince ayrıntısına kadar işlenmiştir.

-Dini korumak. Vicdan ve din özgürlüğü bütün kanunlarda dini temele dayansın veya dayanmasın hepsinde koruma altına alınmıştır.Baktığımızda bunlar aslında bir şeyi koruyor , o da FITRAT dır. 

Akıl bozuldu mu fıtrat bozuluyor. Kişi vicdan ve din özgünlüğüne sahip olamadı mı fıtrat bozuluyor. Fıtratı en ziyade koruyan şey dindir. Mal gittiğinde fıtrat bozuluyor. Kişi yeterli beslenemediği zaman, barınamadığı zaman, fizyolojik dengesini oluşturabilecek ortamı bulamadığı zaman da fıtrat bozuluyor. Aynı şekilde nesil de çok önemli. 
Kişinin kendi anne-babasıyla birlikte bulunması, hayata onların yanında hazırlanması da son derece önemlidir.Fıtratı koruyan esas korunaklı yapı ailedir. Aile bozulduğu zaman fıtrat da yıkıma uğramaya başlıyor. Üst beyinde IQ, İQ. SQ da ciddi anlamda sorunlar olmaya başlıyor.Bu konuda yapılmış ciddi araştırmalar var. Mesela anne sevgisi yeterince alamamış, babasıyla yeterince temas kuramamış, huzurlu bir aile ortamında büyüyememiş çocukların bu üç zeka türünde ciddi anlamda sıkıntılar olduğunu gösteren çok ciddi araştırmalar var.Bilişsel zekaları bir kere olumsuz etkileniyor. Dikkat dağınıklığı, hiperaktivite, odaklanma gibi problemleri olabiliyor. Duygusal zekaları ciddi anlamda zarar görmeye başlıyor. Diyelim ki duygusal zekanın bir alt versiyonu olan sanatsal zekası varsa bu dumura uğruyor. Sosyal zekası varsa bu dumura uğruyor çocuk sosyalleşemiyor. Yine aynı şekilde ruhsal zeka, bizim kültürümüzdeki karşılığıyla vicdan. Vicdani melekeleri zarar görüyor. Neden? Çünkü güvenlik problemi yaşayan bireylerin ruhsal zekaları gelişemiyor. Kişi karnını doyuramamış, kişi kendisini güvende hissedememiş, kişinin fizyolojik ve biyolojik ihtiyaçları karşılanamamışken o insanın dini düşünebilmesi, akli ve vicdani melekelerin gelişmesi son derece zordur.
Sağlıklı bir aile yapısı fıtratı koruma açısından son derece önemlidir. Sağlıklı bir aile yapısına sahip olmadığımız zaman ne gibi problemler ortaya çıkar. Kısaca ona değinelim.Mesela bugün aile yapısının ziyadesiyle bozulduğu, yıkıma uğradığı, zafiyet gösterdiği yer batı. Bugün bu aile yapısının bozulmasıyla evlenme oranları çok ciddi oranlarda azaldı. Evlenme yaşı erkeklerden 34-35 kadınlarda, 31-32 ler de geziniyor. Buna bağlı olarak doğurganlık oranı ciddi miktarlarda düşmüş vaziyette. Evlenen çiftelerin büyük bir çoğunluğu çocuk yapmıyor, yapanlar 1 çocukla yetiniyor. Nüfusun artış hızı 2 lerde. İrlanda, italya gibi ülkelerde 1 in altına düşmüş vaziyette. Nüfus hızlı bir şekilde yaşlanıyor.
Bir de Babasız çocuklar problemi var. Çok önemli bir problem. İngiltere de bugün çocukların %56 sı kendi öz babaları tarafından yetiştirilmiyor. Babasız çocuklar problemi özellikle erkek çocuklarda eşcinselliğin çok ciddi bir şekilde artması sonucunu beraberinde getirmiş vaziyette. Yine İngiltere de her 100 erkekten 8 inde eşcinsellik probleminin olduğundan bahis ediliyor. İşte bu babasız yetişme, çocuğun kendi babasıyla etkileşim içerisinde bulunamamasından ileri geliyor.Yine İngiltere de evli her 10 erkekten 8 i, her 10 kadından ise 4 ünün eşini aldattığını söylüyor . işte bu da neslin bozulmasına sebep olan en önemli faktörlerden birisidir. Diğer bir deyişle aile yapısı bozuldu. Aile yapısı bozulunca da fıtrat bozuldu.Bugün batı dünyada intiharın en yüksek olduğu, uyuşturucu ve alkol kullanımının en yüksek olduğu ülkeler kategorisinde. Ne oldu fıtrat bozuldu.Ve bakıyoruz dini duygular son derece zayıflamış vaziyette. Kendisini ateist olarak tanımlayan insanların, toplam nüfusa oranı %80 lere hatta bazı ülkelerde özellikle baltık ülkelerinde Estonya, Letonya vb. gibi % 90 lara ulaşmış vaziyette.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder