Beynimiz ağırlıklı olarak görüntü, ses ve his verilerini işler. Bazı beyinler görüntülere duyarlıdır. Görüntü işleme kapasitesi oldukça gelişmiştir. Dış dünyadan gelen görsel verileri daha ziyade işlemek suretiyle düşünme, karar verme ve anlamlandırma süreçlerini gerçekleştirir. Bazı beyinler ses duyarlıdır. İşitsel olarak tabir ettiğimiz beyinlerdir bunlar. Dış dünyadan gelen ses verilerine duyarlıdır. Düşünme karar verme, hayatı anlamlandırma, bilgiye ulaşma süreçlerinde ses işler bu beyinler. Bunların ses işlemcisi çok daha gelişkindir. Birde his odaklı beyinler vardır. Dokunsal ya da kinestetik olarak tanımladığımız. Bu beyinlerde bedenden gelen his verilerine odaklıdır, duyarlıdır. Düşünme karar verme, hayatı anlamlandırma, bilgiye ulaşma süreçlerinde hisler işler bu beyinlerde.
Bu görsellik, işitsellik ve dokunsallık özellikle kişiler arası ilişkilerde nasıl belirleyici, nasıl etkilidir.
Yıllar önce hatırlıyorum bir çift bana evlilik terapisi için başvurmuştu. Eşler arasında müthiş bir iletişim bozukluğu var. esasında her ikiside birbiriyle iletişim kurmaya fakat bir şekilde o iletişimi bir şekilde sağlamış değiller. Her ikiside bir diğerinin kendisini anlamadığından şikayet ediyordu. Böyle bir iletişim sorunu söz konusu olduğunda bizler eşlerin temsil sisteminin beyinlerinin hangi veriyi işlemeye daha duyarlı olduğunu tespit ediyoruz. Neticesinde kadının görsel olduğunu, erkeğin ise dokunsal olduğunu tespit ettik. Görsel kişiler dış dünyadan gelen görsel verilere daha duyarlı olan insanlardır. Dokunsal olanlar ise his verilerine daha duyarlı olan insanlardır. Dokunsal olan kişinin beden duruşuna baktığımız zaman da biraz daha kendi bedenine odaklı, biraz da hafif kamburumsu bir duruşdur. Görsel insanların duruşuna baktığımız zaman ise daha diktir, başları yukarı doğrudur, gözler yukarıya doğrudur. Aynı insan düşünün aynı yere bakmıyor. Birisi farklı bir yere bakıyor, diğeri farklı bir yere bakıyor. Aynı ortamı palaşıyor, aynı etkinliği gerçekleştiriyor, belki o esnada birbirleriyle de konuşuyorlar, beden duruşları ve bakışları farklı yerlere odaklı.
Görsel olan bayan eşinin son derece dağınık olduğundan, evi derli toplu tutma konusunda dikkatli olmadığından, sevgisini ona ifade etmediğinden yakınıyor.
Aynı şekilde dokunsal olan eş ise, eşinin fazlasıyla düzen takıntısının olduğunu, kendisinin evi derli toplu tutmak için yeterince gayret gösterdiğini fakat eşinin bunu yeterli görmediğini, ve üstüne üstlük sevgisini ona bir şekilde göstermeye çalıştığını ifade ediyor. Her iki taraftada çaba var fkaat her iki tarafta da bir iletişim bozukluğu ve sevgi yoksunluğu söz konusu.
Şimdi mesele ney?
Dokunsal olan insanlar iletişim esnasında kendisine dokunulmasını isterler. Aynı şekilde düşüncelerini de duygularını da karşı tarafa dokunarak iletirler. Fakat ne yazıkki kadının beyni bu dokunmaları iletişim sürecinde kayda değer olarak görmüyor.
Kadının istediği de konuşurken gözlerinin içine bakması. Karşısındaki insanın sevgisini gözlerinde görmek istiyor. Yüzünde o ifadeyi görmek istiyor. Tabiri caizse kadın o sevgiyi görmeye, adam ise hissetmeye çalışıyor. Birbirleriyle olan iletişim sürecinde de kadın sevgisini göstermeye çalışıyor, adam da ona sevgisini hissettirmeye çalışıyor. Erkek sevgisini kadına hissettirmeye çalışırken, ne yazıkki kadının beyni hislere duyarlı değil, kadın sevgisini göstermeye çalışırken erkeğin beyni görüntülere duyarlı olmadığı için iletişim kesiliyor.
Karşımızdaki insanlarla iletişim kurarken onun hangi iletişim sistemini kullandığını bilmemez gerekiyor ki, ona uygun iletişim verilerini iletebilelim ve sağlıklı bir iletişim kurabilelim.
Karşımızdaki insanın temsil sisteminin ne olup olmadığını nasıl anlayacağız?
Karşımızdaki insanın göz hareketleri son derece önemlidir. Görsel insanların göz hareketleri daha ziyade yukarıya doğrudur.
Mesela çocuğunuzun temsil sistemini anlamak için ona bugün okulda hangi dersler vardı diye bir soru sorun. Çocuğun gözü eğer yukarıya doğru hareket ediyor ise, o çocuğun görsel olduğuna hükmediyoruz. Hatta ve hatta doğru söyleyip söylemediğini de karşımızdaki insanın göz hareketlerinden anlayabiliriz. Sağ ellerini kullanan insanlar geçmişe ait birşeyler hatırlamaya çalışırlarken göz hareketleri sol yukarıya doğrudur. Eğer sağ yukarıya bakıyor ise muhtemelen bir şey kurgulamaya çalışıyor demektir. Tabiki sağ yukarıya bakıyor olması illa da yalan söylüyor olduğu anlamına gelmez. Bazen bilgiyi alır ama o bilgiyi nasıl ifade edeceği hususunda da sağ yukarıya bakıp kurgulama yapıyor olabilir. Onu iyi ayırt edebilmek lazım.
Fakat bu yinede karşımızdaki kişinin durumuyla ilgili bize bir bilgi sunar.
İşitsel insanlar ise daha ziyade göz hareketleri kulak hizasındadır. Bir soru sorduğumuz zaman adeta kulağına fısıldanacak bir sesi duymaya çalışıyormuşcasına gözünün kulağına doğru gitttiğini görürsünüz. Hatta bu insanların baş duruşları biraz farklıdır. Adeta yan yan dururlar. Görsel insanlarda yan yan bakarlar.
Özellikle çocuklarda daha belirgindir bu durum. Zaman içerisinde göz hareketleri ve baş hareketleri toplum tarafından çok fazla kabul görmediği için biz yetişkinler o göz hareketlerimizi sınırlamayı beceriyoruz. Ama çocuklar da bu durum daha belirgindir.
Dokunsal insanların göz hareketleri ise aşağıya doğrudur. Gözler genellikle sağ aşağıya bakma eğilimi içerisindedir.
Dolayısıyla karşımızdaki insanın göz hareketleri, beden ve baş duruşu işitsel mi, görsel mi, dokunsal mı olduğunu anlama sürecinde biz çok önemli bir bilgi sunuyor. Tabiki en güzeli her üç temsil sistemini de karşılayacak tarzda bir iletişim kurabilmek.
Bu yüzden Musafaha ve kucaklaşma önemlidir. Fakat bunları yaparken karşımızdaki insanın temsil sistemlerini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Ayın şekilde göz temasında bulunmalıyız çünkü karşımızdaki insan görsel ise karşımızdaki ansan bizim hareketlerimize çok duyarlıdır., ses tonumuz, vurgularımız, özellikle işitsel insanlar için çok önemlidir.
Bunların her üçüne de dikkat ettiğimiz takdirde karşımızdaki insanla özellikle de eşimizle, çocuklarımızla, anne ve babamızla iletişim sürecine azami derecede dikkat etmiş olur. Çok kaliteli, çok verimmli iletişim gerçekleştirmiş oluruz.
Söz konusu olan çocuklar olduğunda olay sadece iletişimden ibaret kalmaz aynı zamanda çoukların beyinlerinin her üç tarz veri işleme kapasitesini geliştirmiş oluyoruz.
Dolayısıyla çocuklarımızı mümkün olduğu kadar dokunarak iletişim kurmaya çalışalım.
Dokunmaya duyarlı bir kişi söz konusu ise o kişi büyük bir ihtimalle dokunsaldır. Onunla iletişim sürecinde ona dokunurken çok dikkatli olmamız gerekiyor. Gereksiz dokunuşlar o insanları rahatsız eder.
Bununla beraber planlı programlı düzenli dokunuşlar sırtını hafifçe okşamak, omzuna elimizi koymak, musafaha ederken elini sıkıca sıkmak, kucaklamak vs.. böyle planlı ve programlı yapılan dokunuşlar ise o insanı memnun eder ve sağlıklı bir iletişim kurulmasına vesile olur.
Dolayısıyla her üç işletim sistemini içeren bir iletişim çok güzel neticeler verecektir.
Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu
çok güzel anlatmışsınız tebrikler..
YanıtlaSilteşekkürler
YanıtlaSilSayfadan google kalkmış
YanıtlaSil