10 Mart 2014 Pazartesi

ZORLANTILI DAVRANIŞLAR

Aslında yapmak istemediğimiz, anlamsızlığını bildiğimiz, ancak yapmaktan kendimizi alamadığımız davranış biçimlerine zorlantılı davranışlar denir.
Zorlantılı davranışlar daha ziyade obsisif kompüsüf yaşayan insanlara ortaya çıkan bir davranış biçimidir.
Mesela elini sık sık yıkama ihtiyacı hissetme. İhtiyaç hissetme nin altını çiziyorum. Neden ihtiyaç hisseder? Çünkü yıkamadığı zaman bir gerilim içerisindedir. Ve o gerilim huzursuzluk onu rahatsız eder. O gerilimden kurtulmaya yönelik davranışlardır bu zorlantılı davranışlar.
Diyelim ki kapının pervazına elini dokundurdu. Normal şartlarda bu durumda elini yıkama zorunluluk değildir. Ama kişi gider ve elini yıkar. Diyelimki ortam müsait değil elini yıkaması için bakarız huzursuzdur. Özellikle eliyle kendisi için anlam ifade eden eşyalara dokunmadığını gözlemleriz. Çünkü bir şekilde elinin kirlendiğini varsaymıştır. Ve o kiri sağa sola bulaştırmak istemez. Bir an önce o kirden kurtulmalıdır. Bunun yolu da elini yıkamaktan geçer. Elini yıkayamadığı müddetçe o kişi gergindir, huzursuzdur. O anda zihninde bir tek düşünce vardır. Fırsat bulup elini yıkamak. Çünkü o kirin elinde kaldığı müddetçe kirin etrafa bulaşma riski onu rahatsız eder. O elinde bulunduğu müddetçe kendini güvende hissetmez. İşte o esnada kişi tabiri caizse adrenalinin etkisi altındadır.
Başka ne tür davranışlar kompüsüsyondur.? Yani zorlantılı davranışlar kategorisine girer?
Diyelim ki halı birazcık bozuk kişi gidip onu düzeltiyor. Kırlentler bozulmuş hemen düzeltiyor. Ya da masanın üzerindeki defter eğri onu düzeltiyor. Bunlara da biz zorlantılı davranışlar diyoruz.
Halı eğri dursun ne olur ki? Hayır o düzgün olmak zorunda. Bu tür durumlarda herhangi bir tehlike veya mikrop söz konusu değildir ama kişi bir şekilde herşeyin yerli yerinde olması gerektiğini düşünür. Etrafındaki nesnelerin yerli yerinde olmayışı, simetrik olmayışı, yerli yerinde olmayışı onu gerer. Buna biz YANSITMA diyoruz. O insanın hayatında düzene koyamadığı, halledemediği sorunları vardır. Uğraşmasına rağmen o sorunlarını bir türlü hale yola koyamamıştır. Hayatını istediği hale getirememiştir. Ya da çevresindeki insanları istediği hale getirememiştir. Ya da hepsinden önemlisi kendisini istediği hale getirememiştir. Bunun getirdiği gerilim, gerginlik içerisindedir kişi. Bu gerilimden kurtulmaya yönelik yansıtma davranışıdır. Hayatı düzenleyemiyor, insanları istediği şekle sokamıyor, kendisine bir düzen veremiyor, o zaman etrafındaki eşyaları bir düzen içinde tutmak suretiyle üzerindeki o gerilimi atmaya çalışır.
İşe yarar mı? Yarar. Yaradığı için yapar zaten kişi bunu. Kişi oturup ya şunu yaparsam gerilimim azalır diye düşünmez. Bunlar hayatın o olağan akışı içerisinde kişinin günlük hayatı içerisinde yapmış olduğu bazı şeylerin onun hayatındaki gerilimi azaltmasını farketmesiyle başlar.
Çoğu kişi bunun psikolojide zorlantılı davranışlar olarak adlandırıldığının farkında bile değildir. Bunun hayatın içerisinde normal, rutin birdavranış biçimi olarak görür. Tabiki kişinin elini temiz tutmasının veya etrafı düzenli tutmasının herhangi bir sakıncası yok. Fakat bunun bir zorunluluk haline gelmesi dir problem olan.
Bizim dışımızda gelişen çevresel faktörler olabilir. Çocuklarımız olabilir veya misafirlerimiz olabilir ve etraf dağılabilir. Düzeni sağlayamayabiliriz. O zaman kişi çevreyle mücadele içerisine girmeye başlar. Bu da çevresiyle gereksiz polemiklere girmesine neden olur. Bazı ev hanımlarının evi tertipli ve düzenli tutma çabası altında bu neden yatmaktadır. Tabiki başka nedenlerde vardır. Eve her an misafir gelme olasılığı vs. gibi. Fakat temelde baktığımız zaman kişi o çevresel faktörlerin etkisine rağmen canhıraş bir vaziyette kendisini yorma pahasına ve çevresindeki insanlarla sürtüşme pahasına tertip ve düzeni sağlama çabası içerisinde ise bunun bir zorlantılı davranış olduğuna hükmedebiliriz.
Başka neler zorlantılı davranışlar kategorisine girer? Çizgilere basmama, tabela okuma, vurma, sayma, yineleme, çeşitli ritüelleri vardır. Kişi kendince ritüeller oluşturmuştur. Kişi bunları yapmak zorunda hisseder. Bunları yapmadığı takdirde bir şeylerin yolunda gitmiyeceğini düşünür. Ki bu örnekleri arttırmamız mümkündür. Belki bu örneklerden bazıları sizlerde de var. ya da sevdiğiniz birlikte olduğunuz insanlarda var. tabiki bunların belli ölçüde hayatın o olağan akışına mani olmayacak şekilde olmasına müsaade ediyoruz. Şimdilik ve yönetmek kaydıyla bu zorlantılı davranmışların bizlerde veya çevremizdeki insanlardaki varlıklarına müsaade ediyoruz. Eğer bu durum bizim hayatla olan ilişkimizi, insanlarla olan ilişkimizi bozmuyorsa, hayatın olağan akışına mani olmuyorsa bunu bir hastalık olarak değerlendirmiyoruz. Bunu bozukluk olarak değerlendiriyoruz. Bozukluklar illa da üzerine gidilip düzeltilesi sorunlar değildirler. Mükemmel olamayabiliriz. Bizlere etki eden davranışlarımıza, düşüncelerimize etki eden o kadar çok faktör var ki bunlara rağmen o mükemmeli yakalıyabilmek, dört dörtlük olabilmek, psikolojide tarif edilen o mükemmel insana ulaşabilmek neredeyse olanaksızdır. Ya da kısa vadede ya da orta vadede pek mümkün gözükmemektedir.
O zaman belirli şekillerde, belirli ölçüye göre istemediğimiz durumların varlığına müsaade etmek durumundayız. Ama yönetmek kaydıyla ve geçici bir süre için.
Ama bazı durumlarda bu zorlantılı davranışlar çok ileri boyutlara gidebiliyor. Kişinin hayatla uyumunu, kişinin insanlarla uyumunu bozacak derecede, kişinin hayatını olağan akışı içerisinde yaşamasına mani olacak şekilde gereksiz emek ve zaman kaybına neden olacak şekilde ileri boyutlara varabiliyor. İşte o zaman bu durumu biz hastalık olarak değerlendiriyor ve tedavi gerektiğini düşünüyoruz.
Bunlar hangi durumlar olabilir; diyelim ki el yıkamalar çok sıklaştı sürekli olarak banyoda sürekli el yıkıyor ve bazı durumlarda bu el yıkamada zaten bir ritüeldir fakat çok uzun süren, çok fazla zaman , kaynak ve emek israfına neden olabilecek şekile de dönüşebiliyor. Kişi dakikalarca 5 dakika 10 dakika boyunca elini yıkayabiliyor. Bu süre zarfında su israfında buluyur, zaman israfında buluyor, bu süre zarfında banyoyu kilitliyor insanların kullanımına kapatıyor, işinden kendini alıkoyuyor, kış sa elleri çatlıyor, en sonunda kendisine ve çevresine zarar verir hale geliyor. Eğer iş bu hale geldiyse bizler bunun bir bozukluk halinden çıkıp bir hastalık haline geldiğine hükmediyoruz. Ve tedavi gerektiğini söylüyoruz kişiye.

Neden kişide bu tür zorlantılı davranışlar ortaya çıkar; bu zorlantılı davranışlar daha ziyade kaygılı insanlarda görülen bir haldir. Kaygılı insanların güvenlik bölgeleri biraz fazla çalışır. Özelliklede bazı korkuları vardır o insanların. Birşeylerden güvende olma, kendilerini güvene alma duygusu sonucu ortaya çıkar. Esasında korktukları şeye karşı yapabilecekleri çok da fazla bir şey yoktur.
Diyelim ki kişi sevdiklerini ve yakınlarını kaybetmekten korkuyor. Bu konuda yapacağı çok da fazla Bir şey yok. Annesi babası belki başka bir şehirde yaşıyor. Sık sık telefonla arıyor haber alıyor, tavsiyelerde bulunuyor onlara ama sonuçta kontrol edebildiği bir durum değil. Zorlantılı davranışlar özellikle kontrol edemediği durumlarda ortaya çıkar.
Hani eşeğini dövemeyen semerini dövermiş diye bir tabir vardır. Anne ve babasını kontrol edemiyor o zaman bu kişiyi müthiş derecede rahatsız eder. Kişide sevdiklerini kontrol edemediği zaman aşırı bir gerilim yaşıyor güvenlik bölgesi arka planda sürekli çalışıyor. Ve böbrek üstü bezlerinden sürekli adrenalin salgılanıyor. Kişi sürekli bir gerginlik bir gerilim içerisinde. Tabiki bu gerilim içerisinde yaşamak çok da kolay bir şey değildir. Hele de aşırı bir derecedeyse, adrenalin seviyesi birazcık fazla ise gerilim çok rahatsız edici olabiliyor. Artık kişinin hayatına devam etmesine mani olacak seviyeye geliyor. İşte o aşamadan sonra dikkat dağınıklıkları başlıyor, kişi o gerilimin etkisiyle agrasif, tepkili, kırıcı, olabiliyor. Fiziksel anlamda da sıkıntılar yaşamaya başlıyor. Kas ağrıları başlıyor, sindirim sistemi problemleri ortaya çıkmaya başlıyor, çok çabuk hasta olurlar.. Hatta yaraları bile kolay kolay iyileşemez.
Kendimizle olan ilişkimizi ve çevremizle olan ilişkimizi şöyle bir gözden geçirelim; gerçekten çevremizdekileri düşündüğümüz için mi bu kadar müdahale ediyoruz onlara, yoksa bu bir zorlantılı davranışmı? Esasında kendimizi rahatlatmak için mi bunu yapıyoruz?
Konumuza geri dönecek olursak kişi anne ve babasını kontrol edemiyorsa o zaman bir gerginlik hali ne giriyor. Fakat bu gerginlikten kurtulması lazım. O zaman hayatı kontrol etmeye başlıyor, insanları kontrol etmeye başlıyor, eşyaları, nesneleri kontrol etmeye başlıyor. Herşey tertipli olsun, her şey düzenli olsun, herşey zamanında ve yerinde olsun. Bunları herkez istemez, istese bile bunu bir koşul olarak dayatmaz ne kendisine nede çevresindeki insanlara. Herşeyi kafasındaki şablona uygun hale getirme çabası içerisindedir. İşte bu tür davranışları bizler zorlantılı davranışlar olarak adlandırıyoruz.
Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder