Çoğu anne babaya bakıyoruz çocuğuyla ilişkisini kendi içindeki çocuk üzerinden gerçekleştirir.
Diyelim ki çocukluk döneminde bazı korkular yaşadık .
İçimizdeki çocuk o korkuları geçmişten günümüze taşıyor ve kendi şahsımızda o korkularımızı çocuğumuza yansıtıyoruz ve onun özgürlüğünü kısıtlıyoruz.
Fazlasıyla koruyucu, kollayıcı, müdahaleci bir ebeveyne dönüşebiliyoruz. Bunun sebebi çocukluktaki korkularımızdır .
Kimisi bunun farkındadır bunu yönetir, kimisi de bunun farkında değildir.
Diyelim ki kişi çocukluk döneminde yeterince özgür olamamışsa o da kendi çocuğuna yeterince otoriteyi uygulayamıyor, ona kıyamıyor. Kendisi küçükken çok dayak yiyip çok baskılandığı için içindeki çocuk genellikle kendi çocuğumuzla ve başka çocukluklarla özdeşim kurar.
Ve kendi yaşayamadığı özgürlüğü çocuğuna yaşatmak suretiyle içimizdeki çocuk o özgür olma ihtiyacını, o hür olma ihtiyacını bir şekilde gerçekleştirir.
Buna biz YANSITMA diyoruz.
Hani eşeğini dövemeyen semerini dövermiş derler ya bu da o hesap.
Bu bazen olumlu yansıtma bazen de olumsuz yansıtma olabiliyor.
İçindeki çocuğun etkisiyle kişi bu süreçte kevni ve kelami prensipleri dikkate almaya biliyor.
O babalık annelik rolünü ihmal edebiliyor. Ve çocuğuna olması gerektiğinden çok daha fazla özgürlük veriyor bu da çocuğun hayatla uyumunu bozuyor.
Çocuk oto kontrol mekanizmasını geliştiremiyor, çocuğun dünyasında bir otorite kavramı oluşmuyor.
Dolayısıyla otoriteye itaat etme, çevresel kurallarla uyumlu olma gibi yetenekleri gelişmiyor. Bu da sorunların yaşanmasına neden oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder