30 Nisan 2015 Perşembe

Vizyon Oluşturma Uygulaması

Diyelim ki bizde çekingenlik hali var. Nasıl aşacağız bunu?

Vizyon oluşturmaya başlıyoruz 

Çekingenliğini aşmayı başarmış, yani arka planına bir çekingenlik var, geçmişinde bir çekingenlik var, fakat bunu bir şekilde aşmayı başarmış bir insan olarak kendinizi hayal edin. Bir bağlamda oluşturun oraya, içerik sizsiniz.

Evet hocam görüyorum, aşmışım o çekingenliği duygularını, düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilen, tavırlarını rahatlıkla ortaya koyabilen, verimli iletişim kurabilen birisini hayal ettim.

Güzel.

Bağlamı da oluşturun ama çok güzel bir bağlam olsun.

Mesela işyerinde bir sunum yaparken Ya da özel hayatında sevdikleriyle beraber, ya da bir sivil toplum örgütünde ön planda vs.

O bağlamı da oluşturuyoruz.

Şimdi o resme bakıyoruz ve test ediyoruz. O resme baktığımız zaman bizi rahatsız eden bir şey var mı?

Yok, gayet güzel.

1-Bunu resmi ekran resmi olarak alıyoruz ve kaydediyoruz. 

2-Ve o resmi alıp sol alt köşeye yerleştiriyoruz. 

3-Hızlı bir şekilde o resmi alıp tam ekran yapıyoruz.

Sol alt köşeye o resmi yerleştirdik, küçük bir resim açılır pencere halinde ve hızlı bir şekilde tam ekran yapıyoruz. Ve gözlerimizle takip ediyoruz. Burası önemli.  Şu anda gözlerimiz sol alt köşede hazır işaret verdiğimizde hop büyüdü resim ve duygu durumunuzun değiştiğini hissedeceksiniz.

Eğer resimin büyümesi sizde bir duygu durumu değişimi meydana getiriyorsa uygulamayı doğru yapmışsınız demektir.

Bu uygulamayı birkaç defa yapacağız. Her yaptığınızda o çekingenliğinizin yavaş yavaş azaldığını göreceksiniz.

Vizyonunuz Var mı?

Güçlü liderlerin vizyonları vardır. Onlar bu vizyonlarını halklarına anlatırlar, halklar bu vizyona inanır, bu vizyonu görür, kabullenir, benimser, bu vizyona yönelir ve bu şekilde yüzlerce, binlerce, yüzbinlerce ve hatta milyonlarca insandan oluşan büyük kitleler harekete geçer. 

Tarihsel süreç içerisinde bütün büyük liderler birer vizyon oluşturmuşlar ve kitleleri vizyon aracılığıyla harekete geçirmişlerdir.

Vizyon; kelime anlamı itibariyle görüntü, resim demektir.

Psikolojide bir kaidedir, insanı en ziyadesiyle motive eden şey görüntülerdir. Beynimiz sesten ve histen daha ziyade görüntüye duyarlıdır. Çünkü görüntü bize çok şey anlatmaktadır. 

Sayfalar dolusu kelimelerle anlatamayacağımız şeyleri insanlara ve kendimize bir resimle, bir görüntüyle anlatabilmemiz mümkündür.

Vizyon oluşturmak iç dünyamızla iletişim kurmanın etkili bir yöntemidir.

Alt beynimiz seçenek oluşturamaz

O öğrendiği, koşullandığı ne ise onu yapar. Hayatın içerisinde aldığı eğitime bağlı olarak yaşadıklarına bağlı olarak alt beynimiz koşullanır. 

Bu koşullanmalar yeri geldiğinde otomatik olarak devreye girer. Girdiği anda duygularımız büyük ölçüde bu koşullanmaların etkisiyle oluşur. 

Bizim artık o aşamada yapabileceğimiz pek bir şey yoktur. Bu bir nevi öğrenilmiş çaresizlik adını verdiğimiz bir durumu açığa çıkarıyor.

Mesela patronunuz size bir haksızlık yaptığında ya da komşunuz size bir haksızlık yaptığında nutkunuz tutuluyor tepki veriyorsunuz ya da aşırı tepkiler veriyorsunuz. 

Bunlar sizi zora sokan tepkiler ama bunları vermekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Çünkü öğrenilmiş bir durum var.
 
Bu öğrenilmiş durumdan nasıl çıkacağız?

28 Nisan 2015 Salı

Gerginlik alt beynimiz kaynaklı yersiz bir duygudur .

Gerginlik alt beynimiz kaynaklı yersiz bir duygudur .

İçimizde o gerginliğin o huzursuzluğun var olması bir şeylerin  kirli olduğu, abdestimizin olmadığı, güsulümüzün olmadığı anlamına gelmiyor. O gerilim, o huzursuzluk bize hiçbir şey anlatmıyor.

Dolayısıyla huzursuzluk gerilim var ama bir de kişinin o gerilime yüklemiş olduğu bir anlam var. Bu işi daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. 

O zaman şunu biz bilelim ki hislerimiz bize bir şey anlatmıyor. Özellikle de  böyle durumlar söz konusu ise hislerimizle hareket etmeyeceğiz.

Sadece bu durumlarda değil genel anlamda da çok fazla hislerimizle hareket etmemeliyiz. 

Allah bize akıl vermiş fikir vermiş. Biz o aklımızla hareket edeceğiz. Kevni ve kelami prensiplerin ışığı altında hareket edeceğiz.

Ama nasıl bir akıl?

Bilimsel verilerden hareket eden bir akıl.

Ama nasıl bir vicdan?

Kuran ve sünnetin verilerinden hareket eden bir vicdan.

Hisler bize ne anlatır?

Kişi içindeki hissiyatla bir şeyin iyi mi kötü mü, doğru mu yanlış mı olduğuna karar veriyor. Hissiyatlarına göre karar veriyor kişi. 

Peki hislerimize ne kadar güvenebiliriz ki?

Hissiyatlarımızın analizini yapalım?
Hissiyatlar beynimizde alt beyinde açığa çıkıyor. Altbeyini biz hayvan beyni ya da çocuk beyni olarak da değerlendiriyoruz. Alt beynimizin işleyişi diğer memeli hayvanların fizyolojisiyle bir ölçüde benzeşiyor. Bizim beynimiz korteks imiz itibariyle diğer hayvanlardan farklılaşıyor. Düşünceler, kararlar orada alınıyor esasında. 

Duygular ise çocuksu olan, hayvani yapı olan alt beyinde oluşuyor. Dolayısıyla sen burada hislerinde, duygularınla hareket ediyorsun. Yani insani değil, tabiri caizse hayvani tarafınla hareket ediyorsun. 

Sen yetişkin tarafınla değil, çocuk tarafınla karar veriyorsun bir şeyin olup olmadığına. Senin gibi bir insana hiç uygun olana bir şey bu. 

Allah u Teala sana diğer canlılardan farklı olarak bir üst beyin vermişken ki beynimizdeki nöronların 3/2 si üst beynimizdedir. 

Bunları kullanmıyorsun, aklın sesini dinlemiyorsun, onun üzerinde çalışan vicdanın sesini dikkate almıyorsun da onları bir kenara bırakıp sen hislerinle hareket ediyorsun. Bu uyar mı şimdi? Düşün.

Nedir bu zorlantılı davranışlar?

Temizlik ve düzen bir tür zorlantılı davranışdır. Kişi gerek iç dünyasında gerekse de dış dünyasında kontrol edemediği şeylerin gerginliğiyle evini, odasını, masasını tertipli tutma çabası içerisine girer.

Bu zorlantılı davranışlara baktığımız zaman ilk etapta bunlar masum gibi gelir insana fakat kişi o masasını toparlamak adına o kadar çok uğraşır ki yarım saat geçer, bir saat geçer derse başlayamaz.

Bazen öyle hanımlar var ki evini her gün kaldırır siler süpürür bu öğlene kadar devam eder bazı durumlarda akşama kadar sürer. Kendini yorar yıpratır, evine misafir gelsin istemez. Bazı odalar kapalıdır, çocukların eşlerin bazı hareketleri kısıtlanır.

Çünkü dağılmasını istemez, herhangi bir şekilde dağıldığında bütün evin yeniden toparlanması gereklidir.

İşte kişi iç dünyasının ve dış dünyasının kontrol edemediği durumların yol açmış olduğu gerilimden bir şekilde evini derli toplu tutmak suretiyle, mutlak anlamda kontrol altına almak suretiyle o gerilimi azaltmaya çalışır.

Evet bu kısa vadede işe yarıyor. Evini toparladığında şöyle bir oh çeker o gerilimden kurtulur. Fakat attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmiyor. 

Bu sırada o kadar çok yoruluyor, yıpranıyor ki sadece kendisini yıpratmakla kalmıyor çevresindeki insanları da yıpratıyor, çocukların yaşam alanlarını sınırlıyor, eşinin oturmasına kalkmasına müdahale ediyor. Hatta bu bir boşanma nedeni bile olabiliyor.

Artık böyle bir durum varsa tedavinin zamanı gelmiştir ve hayatı kendimiz ve sevdiklerimiz için gereksiz yere zorlamanın bir anlamı yok.

26 Nisan 2015 Pazar

Zorlantılı Davranışlar

Zorlantılı davranışlar kişinin yapmak istemediği fakat kendini yapmak zorunda hissettiği davranışlardır.

Peki bir insanın bu şekilde saçma davranışları yapmasını zorlayan şey nedir? 

Gerilimdir

Kişi o gerilimden kurtulmak için yapar bu davranışları. 

Şehirlerarası bir yola çıktıktan ve 80-100 km yol aldıktan sonra acaba ütünün fişini çektim mi diyerek o 80-100 km yoldan geriye dönen insanlar var. 

Niye geriye dönüyorlar. Çünkü gergin, çünkü huzursuz. Eğer geri gelmezse onun o tatili burnundan gelir. Tatil boyunca sürekli kafasının bir tarafında ütü prizde mi, şu an elektrik sarfiyatı söz konusu mu, yangın çıkar mı? Sorularıyla o tatil o kişiye zehir olur.

Sadece kendisine zehir etmez, ailesine, eşine ve çocuklarına da zehir eder. Bundan dolayı boş ver deyip o 80-100 km yolu geriye dönerler ve kontrol ederler. 

Kontrol ettiklerinde ütünün fişini çektiğini görüyorlar. Ama olsun o gerilimle, o huzursuzlukla geçirmektense en azından içim rahat etti diyorlar.

Kişi aslında ütünün fişini çektiğini biliyor, eşi de söylüyor ona fişi çektiğini. O da biliyor aslında fişi çektiğini ama gelde ona anlat. Bunu bilen üst beyin, hisseden alt beyin. Duyguların oluşumundan olan taraf hayır ütünün fişini çekmedin diyor. Ben çektiğimizden emin değilim diyor. Şeytan da orada vesveseyi veriyor.

7 Nisan 2015 Salı

ATAK NEDİR

Hiç korkmadınız mı hayatınızda? kalbiniz hiç güm güm atmadı mı? Kaslarınız aşırı derecede gerilmedi mi? Olmadı mı bu tür şeyler?
Oldu.

İşte bu yaşadığınız şey atak.

Fakat belli bir sebebe bağlı olarak yaşanılmasından dolayı insanlar korkmuyorlar. 

Bu durumu bu denli korkutucu hale getiren şey ortada herhangi bir uyarıcı olmadan bu korku halini yaşıyor olmasıdır.

6 Nisan 2015 Pazartesi

Panik atak nedir?

Bunu anlayabilmemiz için önce atak kavramının ne anlama geldiğini anlamamız gerekiyor. 

Atak, olağan üstü sorunlar söz konusu olduğu zaman bedenimizde devreye giren bir tür emniyet mekanizmasıdır.

Biz esasında hayatın içerisinde birçok defalar atak yaşamışızdır. Panik atak hastası olmayabiliriz, atak yaşamamız için illa hasta olmamız gerekmiyor.

Hiç korkmadınız mı hayatınızda? kalbiniz hiç güm güm atmadı mı? Kaslarınız aşırı derecede gerilmedi mi? Olmadı mı bu tür şeyler?
Oldu.
İşte bunlar atak. O an yaşadığınız şey atak.

1 Nisan 2015 Çarşamba

ERGENLERİ ANLAMAK KOLAY DEĞİL

Çocuğunuz 15-16 yaşlarındaysa bir yandan ergenliği yaşıyor bir yandan da içindeki çocuğun gündemini yaşıyor. 

Dolayısıyla ne yetişkin olabiliyor ne de çocuk kalabiliyor. İki arada bir derede kalıyor. Bu da ergenlik buhranlarının olması gerekenden daha yoğun yaşanmasına neden olabiliyor.

O ergenin içindeki çocuğu görmek dikkate almak gerekiyor.