Çocuğunuzla ilgili bir sorun la karşı karşıya kaldığınızda duygularınızla mı yoksa aklınızla sağduyulu bir şekilde davranarak mı çözüm bulabilirsiniz?
Elbette ki, düşünerek, mantıklı hareket ederek, sağduyulu bir şekilde davranarak çözümler bulabiliriz. Diğer bir deyişle aklımızı kullanarak.
O zaman aklımızı kullanabilmemiz için duygu durumumuzu stabilize etmemiz gerekiyor. Yani duygusal olarak sakin, serin kanlı olmamız gerekiyor ki aklımız devreye girebilsin. Duyguların sakin olduğu, tüm verimliliğiyle full kapasite devreye girmiş akla biz AKLI SELİM diyoruz.
Yani selamette olan akıl, güvende olan akıl. Duyguların etkisinden selamette olan akıl.
Psikolojinin terminolojisiyle konuşacak olursak süper egonun ve idin, anne baba taraf ile çocuk tarafın etkisinden azade olan bağımsız olarak çalışabilen akılı kast ediyoruz.
İnsanlar homojen bir yapı değil heterojen yanı farklı yapıların meydana getirdiği bir yapıdır. Düşünme, hissetme, duygulanım ve davranma süreçlerine etki eden başlıca 3 etken vardır.
1- Süper ego; vicdana karşılık geliyor, anne baba tarafı da diyoruz.
2- Ego; akıl. Yetişkin taraf da diyoruz buna.
3- İd; yani nefis. Diğer bir deyişle çocuk tarafımız.
Bir durumla karşı karşıya kaldığımızda her üçünün de kendince çözümleri vardır. süper egonun kendince çözümleri var. İd in o çocuk tarafımızın da ya da diğer bir deyişle nefsimizin de kendince çözümleri var. Fakat burada esas çözümü oluşturacak ve bunu hayata geçirecek olan mekanizma akıldır, Yetişkin tarafımızdır.
Fakat anne ve babalara baktığımız zaman çoğu zaman aklımızı yani yetişkin tarafımızı devreye sokamıyoruz. Çünkü her şeyden önce nefsimizde, çocuk tarafımızda bir hareketlenme vuku bulmuş oluyor, duygu açığa çıkmış oluyor. Alt beynimiz ki çocuk beyni olarak da tanımlıyoruz bir durumla karşı karşıya kaldığında saniyenin onda biri kadar kısa bir süre içerisinde duygu açığa çıkartır.
Ve bu duygu sinir sistemimizi, hormonlar, elektromanyetik etkiler aracılığıyla bedenimize yayılır. Beynimizde bedenimizin bir parçası olduğu için bu duygunun etkisi altına giriyor. Beyin bu duygunun etkisi altına girdi mi korteks faaliyetleri minimize oluyor yani akıl devreye giremiyor. Beynin aynı anda hem duyguları hem de düşünceleri çalıştırabilmesi ne yazık ki mümkün değildir. Beyin yapısı buna el vermiyor.
O zaman yapabileceğimiz şey duygularımızı stabilize etmektir diğer bir deyişle duygu durumumuzu sakinleştirmektir. Bu da o kadar kolay bir iş değildir. Hele de söz konusu olan birinci dereceden yakınlarımız ise ki onlarla olan ilişkilerimizde duygu durumumuz çok daha belirleyicidir. Çünkü onlarla olan ilişkilerimizde bizler iç gözlem konumundayızdır. Genelde dış dünya ile olan ilişkilerimizde arkadaş ortamı, iş ortamı, sosyal ortamlar vb. dış gözlem konumundayızdır. Dış gözlem konumunda olmak demek kişinin kendi bedeniyle çok fazla ilişkili olmaması demektir. Bu anlamda bakıldığında erkekler kadınlara kıyasla daha fazla dış gözlem konumundadırlar. Kadınlar biraz daha iç gözlem konumundadırlar. Kuzey bölgelerinde yaşayan insanlar güney bölgelerinde yaşayan insanlara nazaran daha fazla dış gözlem konumundadırlar. Eğitimli olan insanlar eğitimsiz insanlara oranla daha fazla dış gözlem konumundadırlar.
Peki dış gözlem konumunda olmak iç gözlem konumunda olmaya kıyasla daha mı iyidir?
Hayır tabiki de. Hepsinin bir yeri vardır. Dış gözlem konumunda olmamız gereken bir yerde iç gözlem konumunda olursak duygularımızla hareket ederiz. Bu o süreçten duygusal anlamda çok daha fazla etkileneceğimiz ve tepkilerimizin de daha fazla duygusal tepkiler olacağı anlamına geliyor.
Bununla beraber iç gözlem konumunda olmamız gereken durumlarda eğer dış gözlem konumunda isek de duygusuzca davranmış oluruz, fazlasıyla serin davranmış oluruz. Halbuki o içinde bulunduğumuz durum duygusal davranmayı gerektirmektedir, duygu gerektirmektedir.
Yerine göre davranmayı öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü kriz anlarında dış gözlem konumuna çıkmamız gerekiyor, bedenimizde ilişkimizi azaltmamız gerekiyor. Çünkü duygularımız bedenimizde oluşuyor dedik. Eğer biz bedenimizle fazlaca ilişik durumda isek bu duyguları çok yoğun bir şekilde hissedeceğimiz anlamına geliyor. O zaman bizim birazcık bedenimizin dışına çıkmamız, kendimize dışarıdan bakabilmeyi bilmemiz gerekiyor. Tabiri caizse uzaktan kumandaya geçmemiz gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder