Burada genetik faktörler çok rol oynar, fıtratında vardır heyecan. Ve o kişinin heyecanlanmaması diye bir şey söz konusu değildir.
Eğer fıtratında varsa heyecan, beyninde o konnektomlar varsa genetik yatkınlık varsa heyecanlanmak kaçınılmazdır. Yaratılışı değiştirmek mümkün değildir.
Heyecan varsa bize düşen o heyecanı yok etmek değil o heyecanın varlığını kabullenmek, onu tanımak, anlamak, onu besleyen büyüten içsel faktörler neler onları tespit etmek ve onlar üzerinde bazı tedbirler almak suretiyle süreci yönetmek.
Herhangi bir şekilde aldığımız tedbirlere rağmen o heyecan ortaya çıkıyorsa da o heyecanı belli bir seviyede tutmayı sağlayacak telafi mekanizmaları var etmek.
2 T (tedbir ve telafi) aracılığıyla heyecanı yönetebilmemiz mümkün.
İş dünyasında, sanat dünyasında, spor dünyasında, siyaset dünyasındaki insanlara şöyle bir bakalım. Onlar sıfır heyecanla hayatın içerisinde olan insanlar değildir.
Onların içerisinde oldukça heyecanlı insanların varlığını görüyoruz. Ama bir şekilde o heyecanı yönetmeyi başarıyor. Heyecanın o performansına olan olumsuz etkisini gidermeyi başarıyor.Ama arka planda heyecan hep var.
Heyecanı yönetme aşamasında yapılan en önemli yanlışlardan bir tanesi de heyecanı yönetmeye çalışmak yerine heyecanı yok etmeye çalışmaktır.
Heyecanı yönetmeye çalışmak yerine onu yok etmeye çalıştığımız zaman ne oluyor?
Kazanamayacağımız bir savaşa giriyoruz ve kişi ümitsizliğe sürükleniyor. Kişi bu sefer diyor ki; eyvah ben bu heyecanımı yenemeyeceğim.
Sen bu şekilde davranarak heyecanınla değil, fıtratınla, yaratılışlarınla kavga ediyorsun. Bu kazananı olmayan bir savaş.
Fıtrata saygı göstereceğiz, genlerimize, yaratılışımıza saygı göstereceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder